2010 yılında profesör olan Önder Çelik, akademik çalışmalarını tüp bebek, yumurta ve sperm biyolojisi üzerinde yoğunlaştırdı. Tedavisi çok zor olan doğuştan veya sonradan yumurta ve sperm yokluğu problemi yaşayan hastalara çözüm üretebilmek için yaklaşık 20 yıldır hem deneysel hem de klinik bazda çalışmalarına devam etti. Konu hakkında birçok bilimsel çalışması ve kitapları olan Prof. Çelik’in yapay yumurtaya ilişkin hazırlamış olduğu en son makalesi 2017 yılında saygın bir bilimsel dergi tarafından yayımlandı. Doğadaki birçok böcek türünde erkek cinsiyetin olmadığı halde dişilerin kendiliğinden gebe kalması ve Hz. Meryem’in Hz. İsa’ya olan mucizevi gebeliğinin kendilerini böyle bir projenin imkansız olmadığı yönünde cesaretlendirdiğini söyleyen Prof. Dr. Çelik, "Evrenin yaratılışı ne kadar büyük bir mucizeyse yumurtanın yaratılışı bilimsel açıdan baktığınız zaman aynı derecede ya da daha mucizevi. Çünkü evren çok büyük bir tuval üstüne resmedilmiş ama yumurta mikron çapındaki bir hücre üzerine nakşedilmiş, bu bizi bilimsel açıdan hayranlık içinde bırakıyor" dedi. Prof. Çelik, projelerinin amaçlarını şöyle özetledi:
"Aslında bütün hayalimiz birçok hastanın muzdarip olduğu ve bu yüzden gebe kalamadığı sperm ve yumurta yokluğu problemine çözüm bulabilmek. Yumurtanın tamamen yokluğu yanı sıra sayısal ve kalite olarak azlığı da temel bir problem. Bu durum anne karnında gelişen bazı genetik ve yapısal problemlerden kaynaklanabileceği gibi çocukluk çağı kanserlerinin tedavisi esnasında kullanılan kanser ilaçları veya ışın tedavilerine bağlı olarak da ortaya çıkabilmekte. Ayrıca yumurtalıklara yapılan cerrahi müdahaleler de erken yumurtalık yetmezliğini başlatmakta ya da hızlandırmakta."
Erken yumurtalık yaşlanması olan hastalara önerilen çözümlerin yetersiz kaldığını ifade eden Prof. Çelik, yumurta bağışı programlarının tedavide etkili olduğunu ancak bunun ülkemizde yasal olmadığını belirtti. Ayrıca her hastanın yumurta bağışı programına sıcak bakmadığını belirten Prof. Çelik, "Bizim projemiz bu aşamada devreye giriyor. Bu proje sayesinde hastalarımız başkalarının yumurtasını kullanmak zorunda kalmayacak. Kendi vücudunda bulunan deri, yağ dokusu, rahim duvarı veya kıkırdak hücrelerinden ya da yumurtalık içerisinde bulunan erken evre yumurta hücre öncüllerinden veya GV evre yumurtası olanların bu hücreleri laboratuarda miktar ve kullanım süresi tarafımızdan belirlenmiş bazı moleküller ile muamele edilecektir. Bu işlem sayesinde sağlıklı bir yumurtanın ihtiyacı olan tüm moleküler gereksinimler bu taşıyıcı somatik hücrelerin içerisine aktarılacak ve yapay canlı bir yumurta elde edilecektir" diye konuştu.
Yapay yumurta projelerine ait çalışmalarının değişik bilimsel dergiler tarafından kabul edilmesi ve yayımlanmasının projelerine olan bilimsel inançlarını teyit ettiğini belirten Çelik, "Bu bizi sevindirdi, çünkü yabancı bilim insanlarının eleştiri ve katkılarını alıp ona göre projede bazı değişiklikler yaptık, bu şekilde projenin güvenilirlik ve yapılabilirliği akademik olarak onaylandı. Daha önceki bir makalemizde yumurta-benzeri hücre gelişimini sağlamıştık. Benzer şekilde başka bir deneysel çalışmamızda da hasarlanmış yumurtalık dokusu içerisine yerleştirdiğimiz barsak mukoza hücreleri sayesinde yeni yumurtaların oluştuğunu göstermiştik" dedi.
"PROJEMİZ BİR TÜR KLONLAMA YÖNTEMİ DEĞİLDİR"
Son projeleriyle beraber insan uygulamasının mümkün olabileceğini belirten Prof. Dr. Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"Yumurta ve sperm hücreleri özel ve özellikli hücreler, özellikle yumurta hücresi vücudun en hızlı yaşlanan hücresidir. Kendine has enerji tüketimi ve bölünme özellikleri vardır. Bu sebeple normal bir deri ya da yağ dokusu hücresine mayoz bölünme yaptırmak veya 2n kromozomunu yarıya indirmek karşılaşılan en büyük problem. Hayvanlarda embryonik kök hücre kullanarak sperm veya yumurta benzeri hücre yapmak mümkün, ancak somatik bir hücreden yumurta veya sperm yapmak fevkalade zor. Bu sebeple yumurtalık dokusu içerisindeki erken evre yumurta öncüllerini ya da boş yumurta hücrelerini veya GV yumurtaları birer kontainer gibi kullanmak daha mantıklı bir çözüm. Benzer şekilde nanopartiküller içerisine sağlıklı bir blastokistin genomik, reseptif ve embryo spacing etki yapan navigasyon proteinlerinin nakli ile aynı sonuçları elde edebilir miyiz diye düşünüyoruz. Evet olabilir ancak yumurtanın dış kılıfını oluşturan nanopartikülün lizizle erimesi sonrası plasenta oluşumu mümkün olmayabilir bu da klonlamadaki problemlere benzer sorunlar oluşturabilir. Nano-container kökenli yumurtaların daha çok sağlıksız yumurtaların tutunmasını artırmak amaçlı kullanılması gerekebilir. Şunu belirtmekte fayda görüyorum. Projemiz bir tür klonlama yöntemi değildir ve kullanılacak hücreler hastanın bizatihi kendisine aittir."
Çalışmalarına multidisipliner bir şekilde devam ettiklerini ve farklı merkezlerin bilimsel katkılarını aldıklarını belirten Prof. Çelik proje aşamasında katkıları olan başta Dr. Mustafa Acet olmak üzere ekipte bulunan tüm çalışma arkadaşlarına teşekkür eden Çelik, "İstiyoruz ki hastalarımız kendi genetik yapılarına ait yumurtaları kullanarak gebe kalabilsinler. Tedavi için yurt dışına gitmek, başkalarının yumurtalarını kullanmak zorunda kalmasınlar. Tabi zor bir proje ama bu aşamaya geldikten sonra yokuş aşağı yürümek gibi bir şey, Allah yardımcımız olsun" şeklinde konuştu.
"2018 YILINDA BU YUMURTALARI KULLANARAK GEBELİK ELDE ETMEYE ÇALIŞACAĞIZ"
Bu konudan muzdarip olan yüzlerce hasta olduğunu ve proje gerçekleştiğinde bu hastaların yaşayacağı mutluluğun yanı sıra, Türkiye’ye ekonomik olarak da büyük katkı sağlayacağının altını çizen Prof. Çelik, açıklamalarını şu şekilde tamamladı:
"Eğer projeyi gerçekleştirebilirsek yurt dışındaki hastalar ülkemize gelirler ve ülke ekonomisine katkıda bulunurlar. Uşak’ın konumu İstanbul gibi değil ama Uşak bu konuda başı çeksin istiyorum. Gerekli izin ve onayları alabilirsek en azından 10 hastada 2018 yılında bu yumurtaları kullanarak gebelik elde etmeye çalışacağız."
(Bayram Keleş / İHA)