Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Şehir hastaneleri Türkiye’ye birkaç sınıf atlatıyor, artık dünya buraya akacak. İnşallah doktorlarımızdaki kariyer ve kalite arttıkça olacak bu” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TGRT Haber televizyonu ile birlikte TGRT EU, TGRT Belgesel televizyonları ve TGRT FM ile İhlas Haber Ajansının hizmet sunduğu yurt içi ve yurt dışındaki 120 TV kanalında yayınlanan “Referanduma Doğru Özel” programında İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber televizyonu Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplandırdı.
Ana muhalefete tutumu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, demokrasilerde ana muhalefetin her zaman iktidarı güçlü tuttuğunu, tekme tokat vurmakla değil, doğruya doğru ve yanlışa yanlış dediği zaman güçlü tutacağını ifade ederek, “Ama bizde muhalefet böyle değil ki, ortaya dört dörtlük bir eser getirip koyuyorsun, o tam aksini söylüyor. Ana muhalefetin en büyük sıkıntı bu" şeklinde konuştu.
Batuhan Yaşar’ın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemde SSK hastanelerinde yaşanan sorunlar konusundaki sorusuna ilişkin kendi yaşadıkları örneklerle anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
“Ben gençken erken saatlerde kuyruğa girer sıra numarası alırdım, sonra da annemi hastaneye getirirdim. Bir dönem Tokat’a seçim çalışmaları için gidiyoruz, Bolu Dağı’ndan çıktık Kargasekmez’in kışı çok berbattır, biz kaymaya başladık, dönerek bariyerlere vurduk ve karşıdan bir otobüs geldiğini hatırlıyorum o kadar. Hemen bizi aldılar Düzce’ye gönderdiler. Hangi hastane bilmiyorum ama Düzce’de hastanenin ambulansı yok. Burada ‘bir şey yapamayacağız’ dediler ve bizi bir araca balık istifi yatırdılar, sağlam olan arkadaşlarımızın eline serumu verdiler, hemşire falan da yok ve o şekilde oradan Bolu’ya geldik. Devlet Hastanesi’nde bize ‘siz memur musunuz, işçi misiniz?’ dediler biz sigortalıyız deyince kabul edemeyeceklerini söylediler. Oradan SSK’ya gönderdiler, işte bunların hepsi kan kaybı.
Şimdiki duruma bakıyorum artık bizim böyle bir sıkıntımız yok. Hiçbir hastanenin size ‘hayır ben seni kabul edemiyorum’ veya ‘sana bakamam’ deme lüksü yok, bunu deme cüreti yok. Bu olayları yaşadığım için bu hastaneleri birleştirmemiz lazım dedim. SSK hastaneleri var, emekli sandığı bağlantılı hastaneler var, bazı bakanlıkların özel hastaneleri var ve bir de bunlardan ayrı olan özel hastaneler var. Bunları birleştireceğiz deyince sendikalar karşımıza dikildi. Vatandaş hangi hastaneye giderse orada hizmet alacak, yasayı çıkarttık ve ardından bir şey daha yaptık; genel sağlık sigortasını çıkarttık, yani her doğan sigortalı doğacak.”
"TÜRKİYE’DE SAĞLIKTAKİ REFORMUMUZU ÜST DÜZEYDE GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eskiden ilaç sıkıntısı olduğunu da hatırlatarak, "Hastaneden yazılan ilacınızı eczaneden alamazdınız, yazılan ilaçların hepsini orada bulmak mümkün değildi. Belki bir iki tanesini bulursunuz, diğerlerini parasıyla alacaktınız. Bunların hepsini biz kapattık. Her eczaneden alışveriş yapabilirsin ve ilacını alabilirsin. Kılıçdaroğlu döneminde bunlar yoktu. O ‘herkesin hastaneye gitme özgürlüğü var’ diyor. Lütfettin ya. Bu hastane bunun için var zaten, bunu da özgürlükler sıralaması içine mi koyacağız yani? Birileri diyor ki bu tinercidir şudur budur, ya kardeşim ne olursa olsun bakacaksın, alacaksın tedavisini yapacaksın, hastane bu. Aklımıza bizim ne geliyor; kanun. Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Şimdi hastanelerimiz tüm illerde, bazı büyük ilçelerde. Ama işin ikinci etabı şimdi bir de şehir hastanelerine başladık. Şehir hastaneleri Türkiye’ye birkaç sınıf atlatıyor, artık dünya buraya akacak. İnşallah doktorlarımızdaki kariyer ve kalite arttıkça olacak bu. Bu bağlamda Sağlık Üniversitelerini kurduk. Türkiye’de sağlıktaki reformumuzu üst düzeyde gerçekleştireceğiz" şeklinde konuştu.
“BU GENÇLERE HAKARETTİR”
Anayasa değişikliğinde 18 yaşındaki gençlere seçilme hakkının getirilmesine ilişkin CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Gençlere rüşvet veriyor” eleştirisine cevap veren Erdoğan, “18 yaş olayı bunları ürkütüyor. Genç, dinamik bir parlamento olacak. Bu gençlere hakarettir. Gençlerin asla böyle bir rüşvete, lütfe ihtiyaçları yok. Gençlere 18 yaşa cezai mükellefiyet getiriyorsun, ‘evlenme yaşı 18’dir’ diyorsun. Bütün bunlar oluyor da seçme hakkını verirken, seçilme hakkını niye vermiyorsun? İşte biz veriyoruz. Bizde önce 30’du, biz 25 ‘e indirdik. Başbakanlığım döneminde de hep söylerdim ‘yanlış yapıyoruz, 25 değil 18’e inmesi lazım’ diye. Zor olan seçmektir, seçilmek değil. Çünkü iyi ile kötüyü ayırmak zor olandır. Onun için seçilme yaşını 18 yapmak şimdi nasip oldu. Seçme, seçilme yaşı 18 olacak, ben gençlerimize inanıyorum. Gençliğimiz parlamentomuza ayrı bir dinamizm katacak” dedi.
Tarihten örnekler veren Erdoğan, “Ecdadımız Fatih’in 21 yaşındaki fethini unutamayız. Ulubatlı’nın genç yaştaki surlara bayrak, sancak dikişini unutamayız. Böyle bir nesil yetişecek ve bu nesille dinamik bir parlamentoyu da oluşturacağız. 25-30 yaş grubu arasında 5 arkadaş var, sorun bakalım kimlerin çocukları bunlar, Anadolu’da herhangi bir esnafın, Konya’da Kayseri’de İstanbul’da çeşitli yerlerden gelmiş esnafların çocukları hepsi. Böyle çeşitli yerlerden burs, kredi alarak okumuş kişiler“ diye konuştu.
Güçler ayrılığı ortadan kalkacak eleştirilerine ilişkin Erdoğan, ”HSYK’nın 2010 öncesinde üye sayısı 7 asil 5 yedekti. Cumhurbaşkanı 5 asıl 5 yedek atardı. Adalet Bakanı ve Müsteşar 2 üye ve böylece 7 oluşurdu. 2010 sonrası 21 asıl 7 yedek oldu üye sayısı. 4 tanesini cumhurbaşkanı atıyordu yani 5’ten 4’e düştü. Yargı 14 asil 7 yedekti ki, bunlar Yargıtay ve Danıştay’dan gelen üyelerdi. Adalet Bakanı, Müsteşar 2, Adalet Akademisi de 1 kişi veriyordu. Şimdi ise 2017 yılı sonrasına geliyoruz, üye sayısı 21’den 13’ e düşüyor. Bu da buradaki tasarrufumuzu gösteriyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi bugüne kadar hiç atamazken şimdi 7 tane üye atıyor. Cumhurbaşkanı ise 4’tü yine 4 üye atıyor. Adalet Bakanı ve Müsteşar 2’ydi yine 2. Adalet Akademisinden bu defa üye yok. Şimdi tablo bu, tabloyu sağa sola çekmenin bir anlamı yok” şeklinde konuştu.
“Kuvvetler ayrılığı prensibi ile ilgili de herhangi bir müdahale söz konusu değil” açıklamasında bulunan Erdoğan, “Anayasa Mahkemesi 2010 sonrası 17’ye çıktı, şimdi 15’e düşüyor. 2 askeri üye var, bu 2 askeri üyeler emeklilik süresi dolunca ayrılacaklar. TBMM burada 3 üye seçiyordu yine 3 üye seçecek. Cumhurbaşkanı ise 14 atıyordu şimdi ise 2017’ de 12 atayacak. Yasama organı bir defa 550 milletvekilinden 600’e çıkıyor. Buradaki olay şu; özellikle adil bir parlamento oluşumunu sağlayalım” ifadelerini kullandı.
Diğer ülkelerden örnek veren Erdoğan, “Bizde 80 milyon nüfus, 550 milletvekili var. 143 bin kişiye 1 milletvekili, adil bir dağılım değil. 120 bin kişiye İstanbul’da bir milletvekili düşerken, Doğu’da Güneydoğu’da 15-20 bin kişiye 1 milletvekili düşüyor. Şartları zorlayarak milletvekili verdiğimiz yerler olmuştur. Sıkıntıya girmesin, onlarında bir temsili olsun diye. Adalet istiyorsak, adaletin en önemli adımı buydu. Onun için milletvekili sayısını 550’den 600’e çıkarmış olduk. Kuvvetler ayrılığı noktasında kuvvetlenen parlamento, 550’den 600’ e çıkıyor. Oradan bir güç buluyor, cumhurbaşkanını yargılarken elinde bir güç var, aynı şekilde bakanları yargılarken elinde bir güç var. Cumhurbaşkanı hangi şartlarla yargılanıyorsa, başkan yardımcıları da, bakanlarda aynı şekilde yargılanıyor. Yüce divana gidiyor. Böyle bir şey elinde yok diyebilir misiniz? Elinde oranlar var, bu oranlarla parlamentonun yüce divana sevk yetkisi var. Bu parlamentoda uzlaşmayı getiriyor. Uzlaşma neticesinde parlamento, yani yasama böyle bir yüce divana gönderme hakkını elde ediyor. Kanun yapma yetkisi yasama organında, cumhurbaşkanının kanun yapma yetkisi yok. Kanun teklifi verme yetkisi yok, sadece bütçe ile ilgili verebilir, bunun dışında yok. Bütçe konusunda da eğer yasama organı olumsuz bir tavır takınırsa o zaman bir önceki yılın bütçesi üzerinden hareket edecek. Şunu görmemiz lazım, illa birileri şöyle yapıyor biz de öyle yapalım dememize gerek yok. Biz de kendi geleneklerimize, örfümüze, adetlerimize bakarak bir yapı oluşturalım istedik” dedi.
(Derya Yetim - Pelin Üzek -Zeynep Babacan - Yağmur Yıldız /İHA)