Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ile birlikte 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla 81 ilden ve KKTC’den gelen gençleri Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul etti. Milli sporcuların da bulunduğu kabulde Gençlik ve Spor Bakını Akif Çağatay Kılıç ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da hazır bulundu. Burada gençlere hitap eden Erdoğan, siyasetin özellikle ülkenin ve milletin geleceğini şekillendirme konusundaki en büyük karar alma mekanizması olduğunu belirterek, gençleri siyasete atılmaları yönünde tavsiyede bulundu. Siyasetin tanımının aynı zamanda ’insan yönetme sanatı’ olduğunu ifade eden Erdoğan, bunun başarılması halinde iyi bir siyasetçi olunabileceğini anlattı.
Siyaset gibi önemli bir alanda gençlerin olmamasının düşünülemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, "Söz sahibi olmadığınız bir yerde ihtiyacınız olan ve arzu ettiğiniz kararların çıkmayacağını unutmayın. Bunun için tüm gençlerimizi siyasi, sosyal, kültürel, sportif tüm alanlarda etkin şekilde yer almaya davet ediyorum. Aramızda olimpiyat şampiyonları, dünya şampiyonları, Avrupa şampiyonları var. Onlarla iftihar ediyoruz ama yetmez diyoruz. Bu sayıların daha da artması lazım diyoruz ve bunu da başaracaklarına inanıyorum. Hepsiyle yakından ilgilenmiş biri olarak sizlere başarının yolunu gösteriyorum. Sizlerden yarım asra yakın bir tecrübenin ürünü olan bu tavsiyemi dikkate almanızı rica ediyorum" diye konuştu.
EĞİTİM ALANINDA YAPILAN REFORMLARI BİRER BİRER SAYDI
Erdoğan, 2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendikleri andan itibaren çocukların ve gençlerin eğitimine önem verdiklerini kaydederek şunları söyledi:
"Artık kimse bize şunu söyleyemez; ‘siz bize fiziki imkanlar sağlamadınız.’ Biz 70, 80, 90 kişilik sınıflarda okunan dönemden geldik. Ama şimdi bu ortalamanın 30 ve altına indiğini görüyoruz. Üniversitelerin ülkenin belli illerinde olduğu dönemden geldik. Ama şimdi üniversitelerimizin olmadığı il kalmadı. 81 vilayetimizin tamamında üniversitelerimiz var. Artık ‘sen üniversiteye gel’ demiyoruz, üniversiteyi gencin ayağına götürüyoruz. fen liselerini, anadolu liselerini, bütün düz liselerini hepsini evlatlarımızın, gençlerimizin ayağına götürdük eğitim öğretimi rahatlatalım diye. Eksiğimiz yok mu? Var. Öğretmen noktasında eksikliklerimiz var. Şimdi bunu telafi etmenin gayreti içindeyiz. Akıllı tahtalara geçtik, tablet bilgisayarlara geçtik. Bunları artık yavrularımıza ulaştırmanın gayreti içerisindeyiz. Çünkü yarışıyoruz. Bilimde rekabeti esas aldık. Milli Eğitim Bakanlığının bütçesini 7.5 milyar liradan, 85 milyar liraya çıkardık. En büyük bütçeyi de buraya ayırdık. Çünkü bilim en önemlisi. Sıralamayı değiştirdik. Biz göreve geldiğimizde milli savunma bir numaraydı, bunu geriye aldık. Eğitimi öne çıkardık. İkinci sıraya sağlığı koyduk. Adalet, emniyet bunlar temel taşlarımız dedik. Şimdi bunlar halloldu. Daha iyisi olacak. Bunları daha iyi yerlere taşıyacağız."
Dünyanın hiçbir yerinde olmayan şehir hastaneleriyle ülkenin zenginleştirildiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye’nin kendi insanına değer vermesi noktasında tarihe kayıt düşeceğini söyledi. Kanuni Sultan Süleyman’ın ’Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’ sözüne atıfta bulunan Erdoğan, bu doğrultuda hareket ettiklerini ve bunu başaracaklarını vurguladı. Erdoğan, 270 bin yeni dersliği Türkiye’ye bu dönemde kazandıklarını dile getirerek, sınıflardaki bu sayının önemine dikkat çekti. Fatih Projesiyle okullara şuana kadar 432 bin etkileşimli tahta kazandırıldığını, öğrencilere ise 1 buçuk milyona yakın tablet bilgisayarı dağıttıklarını vurgulayan Erdoğan, bu yıl ise 100 bin yeni etkileşimli tahta kurumu ve 2 buçuk milyon tablet dağıtımıyla projeyi devam ettirdiklerini ifade etti. OECD ülkeleri içinde en genç öğretmen kadrosuna sahip olan ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çeken Erdoğan, "Muhalefet bunu konuşmuyor çünkü işlerine gelmiyor" diyerek muhalefetin tavrını eleştirdi.
"FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN BİZE İLK SALDIRISI DERSHANELER KONUSUNA GELDİ"
Erdoğan, okul öncesi eğitimi giderek yaygınlaştırdıklarına değinerek şunları kaydetti:
"Anaokulu denilen kavram 15 sene önceden neredeyse literatürde yoktu, yüzde 12’ydi. Şimdi yüzde 40’ı devirdik. Artık aileler anaokulunu konuşuyor. İmkanlar artık oluşmaya başladı. İlköğretimde okula gitmeyen öğrencimiz neredeyse kalmadı. Ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 77’yi, yükseköğretimde yüzde 41’i buldu. Ders kitaplarını ücretsiz veriyoruz. İmkanı olmayan ailelere eğitim desteği sağlayarak taşımalı ve yatılı eğitimi yaygınlaştırarak tüm çocuklarımızın okula gitmelerini teşvik ettik. Eğitim sisteminde de önemli reformları hayata geçirdik. 28 Şubat döneminin ürünü olan, işin mantığına da uymayan 8 yıllık kesintisiz eğitimi kaldırdık, onun yerine 4+4+4 sistemini getirdik. Böylece çocuklarımızın 4 yıllık ilkokul döneminden itibaren farklı alanlara yönelebilmesine imkan sağladık. Kat sayı adaletsizliğini ortadan kaldırdık. Üniversiteye girişte eşitliği getirdik. Dershaneleri tamamen kapatarak aileleri adeta paralel bir eğitim sistemi haline dönüşmüş olan bu sektörün yükünden kurtardık. Soyguncular, eğitim mafyaları türemişti ve bu mafyalar benim garip halkımı sömürüyordu. Çocuğu üniversiteye girebilsin diye evinden davarını satan analar vardı, bileğindeki bileziği satan analar vardı Anadolu’da. Bu olamaz dedik ve bunu kaldırdık. Şimdi hafta sonlarında telafi kurslarını devlet ücretsiz olarak bizzat yapar hale geldi. Biliyorsunuz FETÖ terör örgütünün bize ilk saldırısı buradan geldi. Çünkü kaynak ellerinden alındı. Oradan büyük bir kaynak vardı. Sadece yılda asgari 1 milyar oradan kazanıyorlardı. Musluk kapatılınca çılgına döndüler. Bu sebeple başladı, darbe girişimine bundan dolayı girdiler. Sadece bu durum bile dershaneler konusundaki tavrımızın ne derece doğru olduğunu göstermiştir."
(Abdullah Sarıca - İlker Turak - Pelin Üzek - Benan Özben/İHA)