Cumhurbaşkanı Erdoğan, ATO Congresium’da Dünya Göçmenler Günü vesilesiyle düzenlenen “Anadolu Dünya Dolu” programına katıldı. Burada bir konuşma yapan Erdoğan, Türkiye’nin, ülkemizde bulunan göçmenlere yapılan yardımları hiçbir sıkıntıya düşmeden yapabilecek imkanlara sahip olduğuna dikkat çekerek, “Ya birde tam tersi olsaydı. Biz bu yardımlara muhtaç olsaydık ne olurdu? O günleri de yaşadık. 3-5 milyon dolarlık krediler için uluslararası kuruluşların kapılarında adeta el açtığımız devirler vardı. IMF’nin kapısında olduğumuz günler vardı. Göreve geldiğimiz zaman IMF’ye olan borcumuz 23,5 milyar dolardı. 2013’te IMF’ye olan borcu sıfırladık. O günler olsaydı durum felaketti. Merkez Bankasının döviz rezervi şimdi 120 milyar dolara çıktı. Türkiye’nin ölçekleri öylesine büyüdü ki artık bu rakamlar bizim için devede kulak bile değildir” ifadelerini kullandı.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yapılan “Göçmen Anlaşması”na da değinen Erdoğan, “AB ile yaptığımız anlaşma çerçevesinde biz sığınmacı geçişlerini engelleyecektik, AB hem bize mali yardım yapacak hem de serbest dolaşım hakkımızı verecekti. Buna göre AB’den güya geçtiğimiz yıl sonuna kadar o verilen sözler yerine gelmedi. Biz anlaşmadaki yükümlülüğümüzü yerine getirdik. Kara ve deniz sınırlarımızı tamamen kontrol altına alarak Avrupa’ya göçmen akınını neredeyse sıfırladık. Ama onlar verdikleri sözlerin hiçbirini tutmadı. Serbest dolaşım hakkımızın üzerine bir kez daha yattılar, yardım konusunda da şu ana kadar söz verilen ilk dilimin bir milyar eurosu dahi gelmiş değil. Biz görevimizi yerine getiriyoruz” açıklamasında bulundu.
“BİRİLERİNİN MİLLETİMİZİN KAFASINI KARIŞTIRMAK İÇİN ORTAYA ATTIĞI İFTİRALARI KARŞILIKSIZ BIRAKAMAYIZ”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “30 milyar doları nereye harcadın?” sorusunu hatırlatarak sözlerini sürdüren Erdoğan, “AB’nin riyakarlıklarını anladık ama Ana Muhalefet partisi neden bu işin peşine düştü anlamadım. Ana Muhalefetin başındaki zat ‘Nerede bu 30 milyar dolar?’ diye sorup duruyor. Ömründe bir tek garibe 3 kuruşluk faydası olmayıp 1 yaşındaki çocuğu bile sigortalı yapacak kadar helal haram bilmeyenden böyle bir şeyi sorma hakkı olabilir mi? Bir yaşındaki torununa SSK’dan imkan hazırlıyor. 15 yaşındaki çocuğunu SSK’lı yapıyor. Bu zatın hesap uzmanlığını, ekonomi bilgisini, insanlık anlayışını biz SSK döneminden iyi biliriz. Azıcık hesap kitap bilse yemesiyle, içmesiyle, barınmasıyla, eğitimiyle, sağlığıyla, belediye hizmetleriyle bu insanlar için kişi başına yapılan aylık harcamanın birkaç yüz dolar civarında olduğunu kendisi de görecek. Bu para sığınmacıların eline verilen paralar değil, onlara yapılan tüm hizmetlerin maliyetidir. Bu konuyu para üzerinden konuşmaktan hicap duyuyoruz. Birilerinin milletimizin kafasını karıştırmak için ortaya attığı iftiraları karşılıksız bırakamayız. Türkiye’ye söz verdiği yardımları yapmayan Avrupa ile bu insanlara yaptığımız harcamaların hesabını soran Ana Muhalefet kafası arasında bir fark yoktur. Her ikisi de Türkiye’nin gerçekleştirdiği yakın tarihin en büyük insani operasyonunu gölgelemeyi, itibarsız hale getirmeyi amaçlamaktadır. Bizim için önemli olan kapımızı açtığımız bu kardeşlerimizin ne dediğidir. Onların kalpten kopup gelen ‘Allah razı olsun’ sözü bizim için dünyanın tüm iltifatlarından çok daha önemlidir. Bosna Hersek’in kurucusu, büyük devlet adamı, büyük komutan Aliya İzzetbegoviç diyor ki; ‘Her şey bittiğinde düşmanlarımızın sözlerini değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız.’ Bu söz bize Peygamber Efendimizin, ‘Sizden biriniz bir yanlış gördüğünde eliyle düzeltsin, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin, Buna da güç yetmezse kalbiyle buğz etsin’ emrini hatırlatıyor. Göçmenler konusunda biz elimizle yapabileceğimiz her şeyi yapıyoruz, müdahale alanımızın dışındaki konularda her platformda meseleleri dile getirerek dilimizle ihtar görevini de gerçekleştiriyoruz. Bugün Başbakanımız bir heyetle birlikte Bangladeş’te. Turistik seyahate gitmedi Bay Kemal. Nereye gitti? Rohingya Müslümanları var ya; dereleri, bataklıkları geçerken bazı çocukların ölümünü herhalde sizlerde izlemişsinizdir. Oradaki aileleri görmeye, nasıl yardım yapabilirizi tespit etmek için gitti. Oradan kampları gezecekler” diye konuştu.
“BATI’NIN DERDİ YOK. ONLARDA BOL BOL LAF VAR”
“Bizim derdimiz var” diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Batı’nın derdi yok. Onlarda bol bol laf var. Biz dertli olmaya devam edeceğiz. İnsanlığın özelikle coğrafyamızın sorunları o kadar çoğaldı ki, artık kalple buğz etmekle yetinemeyiz. Bunun son örneği Kudüs meselesidir. Kudüs, İsrail’in işgalinden beri kesintisiz şekilde huzursuzluğun, adaletsizliğin, haksızlığın yaşandığı bir yer haline gelmişti. İsrail’in Kudüs ile birlikte tüm Filistin’de uyguladığı devlet terörü hepimizin hafızalarındadır. ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı bu zulmün adeta ödüllendirilmesi ve teşvik edilmesidir. Kudüs meselesi sadece kalple buğz edilerek geçiştirilecek bir mesele değildir. Bu konudaki sorumluluğumuzun gereğini sadece dille ifade ederek yerine getirmiş olamayız. Kudüs konusunda mutlaka somut, elle tutulur, gözle görülür netice almaya yönelik adımlar atmak zorundayız. Müslümanlar ile birlikte Hristiyanların da kutsal mekanlarını barındıran Kudüs’ü, İsrail gibi işgalci bir gücün insafına terk etmek insanlığı bin yıl geriye götürecek tehlikeli bir sürecin kapısını açmaktır. Bu mübarek topraklar geçmişte çok büyük acılara şahitlik etti. Bugün Kudüs ve Filistin şehirlerinde ağlatılan her çocuk, acı çektirilen her anne, vurulan, dövülen her insan yaklaşan yeni bir fırtınanın habercisidir. Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Ama aynı zamanda bir uyanışta vardır. Kudüs meselesi inşallah topyekün insanlığın ve özellikle Müslümanların uyanışına vesile olacaktır. Bu konuda üzerimize düşenleri yapmayı sürdüreceğiz. 70 yıldır göçmen durumunda olan Filistinli kardeşlerimiz yeniden yurtlarına, evlerine kavuşana kadar bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Adaletten, hukuktan, meşruiyetten taviz vermeden, teröre, iftiraya, çirkinliğe müsaade etmeden bu mücadeleyi zafere ulaştırmakta kararlıyız.”
(İlker Turak - Derya Yetim/İHA)