MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı. Görevlerinden uzaklaştırılan ve açlık grevinde olan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça ile ilgili soruya Bahçeli, “Açlık grevi denenmiş yapılmış bir yöntemdir, sonuç alınmamıştır. O bakımdan açlık grevlerine tahrik ve teşvik etmek, oralara kadar giderek açlık grevinde bulunanları başka bir amaçlara doğru bir direniş hareketinin öncüsüymüş gibi takdim etmek yanlıştır. Açlık grevinden vazgeçmelerini tavsiye ederim” yanıtını verdi.
MHP lideri Devlet Bahçeli, CHP’yi hedef alarak, “HDP’ye fahri sözcülük yapmak net biçimde Kandil’e göz kırpmak, İmralı’ya şirinlik yapmak, Kürdistan müteahhitlerine takla atmaktır” dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli, referandum öncesi CHP ile HDP arasında başlayan yakınlaşmanın siyasi nikahla tescillenmesi niyetinin artık apaçık meydanda olduğunu söyledi. Bahçeli, “Türkiye’mizin haklı ve meşru beka mücadelesi tüm engelleme ve karşı saldırılara rağmen milli dayanışma ve kardeşlik ruhuyla sürmektedir. Sınır ötesinden kaynaklanan vahim tehdit dalgası uzun süredir alarm vermektedir. Terör örgütleri aldıkları küresel destek sonucunda ülkemizin çevresinde konuşlanmış durumdadır. Türkiye’nin milli birliğini, üniter devlet yapısını ve toprak bütünlüğünü hedef alan terör ve bölücülük sorunu giderek ağırlaşmaktadır. Bu yakın ve yalın gerçeği görmek, buna göre vaziyet ve pozisyon almak geldiğimiz bu aşamada zorunluluktur. İçeride FETÖ ve PKK, dışarıda PYD-YPG ve IŞİD bekamızı yarmak ve yok etmek için faaliyetlerine hız vermişlerdir. Türkiye üzerinde sahnelenen oyunların etapları ve nihai hedefi belirgin ve bilinmektedir. İlk etapta milli egemenlik anlayışının yeniden tanımlanmasıyla çok kimlikli, çok milletli parçalı bir devlet yapısının kabul edilmesidir. Bunun bir ucundan tutmak için CHP telaşla devreye girmiştir. Nihai amaç da Kürdistan’ı kurmak ve kabullendirmektir. 16 Nisan Halkoylamasından çok önceleri CHP ile HDP arasında başlayan yakınlaşmanın, 2019 rezervi ve yeni anayasa hazırlığı kılıfıyla taçlandırma ve siyasi nikahla tescilleme niyeti artık meydandadır. CHP’li kuryeler cezaevinde bulunan HDP’nin malum eşbaşkanından hevesle aldıkları mesajları taşıyarak milletimize ölümü gösterip sıtmaya razı etmenin kurnazlığına talip olmuşlardır. CHP yine mayınlı alanlarda dolaşmakta, HDP’yle gelecek planlaması yapmaktadır. Elbette bu çarpıklık ana muhalefetin kendi bileceği bir iştir. HDP’ye fahri sözcülük yapmak net biçimde Kandil’e göz kırpmak, İmralı’ya şirinlik yapmak, Kürdistan müteahhitlerine takla atmaktır. Bunu da milletimiz gayet iyi değerlendirecek, herkese layık olduğu şekliyle muamele edecektir. HDP eşbaşkanının sözde müthiş fikirlerine bel bağlayan, ağzından çıkanları hazine bulmuş gibi heyecanla kamuoyuna aktaran partinin ismi, şu işe bakınız ki Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’dir. HDP, terör örgütüyle arasına mesafe koymamıştır. HDP’den, bölücülüğün reddi konusunda ikna edici, samimi ve hatta nedamet içeren herhangi bir açıklama da duyulmamıştır” diye konuştu.
ERDOĞAN-TRUMP GÖRÜŞMESİ
Bahçeli, bu akşam gerçekleşecek Erdoğan-Trump görüşmesine de değindi, Erdoğan’a tam destek verdi. MHP lideri, “Geçtiğimiz Cuma günü Çin’e giderek Kuşak ve Yol Zirvesi Forumuna katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan dün ABD’ye gelmiştir. Görüşmenin ‘virgül değil nokta mesabesinde’ olacağını bizzat Sayın Erdoğan söylemiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’nin hak ve çıkarlarını temsil edip savunmak üzere muhatabıyla masaya oturacaktır. Buradan güçlü bir şekilde diyorum ki, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ardında Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin kudreti vardır. Makamı ve mevkii ne olursa olsun, hiç kimse gaflete düşüp Türkiye’yi aciz görmemeli, terör örgütleriyle aynı seviyeye indirmemeli, küçümseme yanlışına düşmemelidir. Sayın Cumhurbaşkanı arkasına milletimizin hayır duasını alarak muhataplarının karşısına çıkacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi de milletimizin ve devletimizin tezlerinin sonuna kadar müdafaası şartıyla ABD’de Türkiye’yi temsil eden devlet ve hükümet yetkililerinin gönül huzuruyla yanındadır. Sayın Cumhurbaşkanı ABD’ye gitmekle isabetli bir karar almıştır. Şimdi sırayı belgeleriyle ve delileriyle birlikte PYD-YPG’nin Türkiye’yi nasıl tehdit ettiğini anlatmak almıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pekin’de yaptığı bir değerlendirmede; ‘ABD’deki görüşmede PYD konusunda nihai kararı vereceğiz. Eğer ittifaka gölge düşecekse başımızın çaresine bakarız’ açıklaması oldukça anlamlıdır. Elbette Türkiye derme çatma bir ülke değildir. Türkiye çadır devleti hiç değildir. Eğer ABD’yle ittifak, sırf PYD-YPG-PKK yüzünden ağır şekilde zedelenir, kopma noktasına gelirse, başımızın çaresine bakmamız kadar doğal ve doğru olan bir tercih olmayacaktır. Yeni bir dünya kurulup yerimizi almaktan ziyade, var olan dünyada hak ettiğimiz mertebe ve saygın konuma yükselmek için 80 milyon tek yürek mücadele etmekten yorulmayacağız, kararlı ve kahramanca duruştan yılmayacağız. ABD’nin önünde artık iki yol vardır: Ya YPG-PKK’yla ilişkilerini güçlendirecek, ya da bundan dönüp müttefiki Türkiye’yle tüm pürüzleri aşacak ve el sıkışacaktır. Ya düşmanlık ya dostluk; ya ihanete payandalık ya da daimi stratejik ortaklık, ABD için başka alternatif kalmamıştır. Altını çizerek belirtmek isterim ki, Rakka operasyonu için canilerden medet ummak, güney sınırlarımız boyunca PYD-YPG ve PKK’ya koridor açmaya kalkışmak faciadır, cinayettir, Türkiye’yi hiçe saymaktır. Buna da asla izin verilmemelidir. Hele hele katile silah sunmak insanlık değerlerini öğütmek, dahası ayaklar altına almak demektir. Bu alçalmanın hoş görülecek herhangi bir yanı da yoktur. ABD’nin yanlıştan döneceğini ümit ediyor, Türk milletinin bütünüyle bir ve beraber olduğunu, Sayın Cumhurbaşkanı’nın yalnız olmadığını bu kürsüden kararlı bir şekilde duyuruyorum” ifadelerini kullandı.
“AŞAĞILIK DEDİKODU”
Atatürk’e hakaret eden tarihçilere sert tepki gösteren Bahçeli, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, umutsuz ve uğursuz bir zaman aralığında bile, milletinin aydınlık ufuk çizgisine odaklanmış yüksek karakter ve kahramanlık mahsulü bir şahsiyet olduğuna dikkat çekti. Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Başka türlü davranmasını bilen, çağının dar kalıplarından taşan, devamlı ileriyi gözleyen, ısrarla iyiyi isteyen, ilkeleriyle hareket eden, milli ülkülere sırtını yaslayan büyük bir komutan, eşsiz devlet ve siyaset adamıydı. Bu yüzden olacak ki, Cumhuriyetimizin kurucusu aziz Atatürk’e sürekli saldırı ve sataşmalar olmuş, ihtimal ki, arkası da kesilmeyecektir. Utanma nedir bilmeyen, insanlık nedir anlamayan, vicdanlarında millilik kırıntısı bulunmayan bir avuç işbirlikçi ve kimliksiz sözde tarihçi Atatürk’e dil uzatmışlardır. Merhum ve muhterem annesi ve manevi kızıyla ilgili aşağılık dedikodu çıkarmışlardır. Bu dedikoduların ne dinimizde ne de milli ve kültürel hayatımızda yeri vardır. Bir defa aziz Atatürk’e iftira atanların yediği içtiği haram; esip savurduğu haysiyetsizliktir. Bu ülkede tarihçilerin köküne kıran mı girdi? Bu ülkede tarih konusunda atıp tutmak düşman iş birlikçilerinin mesleği mi oldu? Türkiye’nin yüz karası beşinci sınıf sözde tarihçiler, tarihi şahsiyetlerimizden ne istiyorlar? Neyi arayıp bulmanın peşine düşüyorlar? Bakarsanız, bir dizi bahanesiyle Kanuni Sultan Süleyman’ı tartışırlar, yargılayıp hüküm verirler. Şehzade Mustafa’nın katlinden dolayı suçlarlar. Hürrem Sultan karşısında zayıf bulurlar. Devşirmeleri yükselttiği için kızarlar. Dönerler kanun ve nizamdan dolayı kutsarlar. Ülkeler aldığı için hayranlıkla överler. Bir bakarsanız 2. Abdülhamid’e kafayı takarlar. Kızıl sultanlıkla büyük hakanlık arasında gelgit yaşarlar. Sonra tutarlar, Mustafa Kemal’le uğraşır, en olmadık hakaret yarışma girerler. Bununla da yetinmezler, namus ve şerefle oynamaya kalkarlar. Nedir Atatürk’e çatmanın, kara çalmanın gerçek gayesi? Nasıl anlayalım, tarihi şahsiyetlerimiz arasında o iyiydi, bu kötüydü diye ayrımlar yapmanın hedefini? Aynı bilgiyle zıt ve uçuk yorumlara nasıl ulaşılmaktadır? Tarihte husumet kazısı yapmak, kutuplaştırıcı beyan ve bilirkişilik taslamak eğer cahillik değilse kesinlikle düşman sevindiren vatan hainliğidir."
"TÜRK TARİHİNDEN ÇİRKİN ELİNİZİ ÇEKİN, ZEHİRLİ DİLİNİZİ KESİN"
"Bütün tarihi değer ve büyüklerimiz ruhsuz ve şuursuz, mukallit ve melanet sözde tarihçilerin kerameti kendinden menkul takdir ve keyiflerine bırakılmayacak derecede önem arz etmektedir" diyen Bahçeli, "Bunlara sesleniyorum; Türk tarihinden çirkin elinizi çekin, zehirli dilinizi kesin. İki ucu keskin övgü ve sövgü kümesine Türk tarihi nasıl sıkıştırılacaktır? Buna kimin ne hakkı vardır? 2. Abdülhamid ve Gazi Mustafa Kemal birbirini tamamlayan Türk tarihinin şerefli ve iftihar ettiğimiz iki yüzüdür. Milli ve tarihi mirastan nasiplenmemiş yüzsüz ve şerefsizler bunu idrak edemeyeceklerdir. Bugün Mustafa Kemal’e ağır ima ve iddialarda bulunanların bilmesi lazım gelir ki; yalan ve iftira bumerang gibidir, mutlaka geri dönecektir, bununla da kalmayıp taraf ve taraftarlarını rezil rüsva edecektir. Anlaşılan yarası olan gocunmaktadır. Soyu sopu karışık olanlar ilk fırsatta ayaklanmaktadır. Geçmişinde sorun ve gölge bulunanlar, kanında leke ve virüs dolaşanlar ya da kendi ayıp ve günahlarını kapatmak için telaşa kapılanlar hak ettikleri cevap ve muameleyi bizzat Türk milletinden inşallah göreceklerdir. Asılsız ve alçakça ithamlarla Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü gözlerden ve gönüllerden düşüreceklerini sanan varsa, ya zekaları kurumuş, ya da insanlıkları kaybolmuştur" ifadelerini kaydetti.
(Pelin Üzek - İbrahim Berat Yılmaz / İHA)