Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Narsisizmin sonucu yalnızlık ve intihardır”

Pandemi nedeniyle çevrimiçi düzenlenen sempozyuma Azerbaycan’dan da konuşmacılar katıldı. Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, açılış ve selamlama konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2021 yılını Yunus Emre ve Türkçe Yılı olarak ilan edilmesine binaen sempozyumu düzenlediklerini belirterek Yunus Emre’nin Türk coğrafyasında çok önemli bir yeri olduğunu söyledi. Yunus Emre’nin yaşadığı 13. ve 14. Yüzyılın Anadolusu’nda Doğu Roma, Moğol ve Memluk İmparatorluğu’nun neden olduğu siyasi, iktisadi ve içtimai karışıklığa karşı Türk İslam medeniyetinin direncini temsil eden büyük bir düşünce ve eylem insanı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Böylelikle gazilerin, ahilerin, abdalların kadim değerleri olan barış, refah ve adalet ülküsünü Anadolu'nun her köşesine yayan Yunus Emre, sınıf, statü ve topluluklar üstü bir konumun sembolü de olmuştur. Şüphesiz ki bu konumun oluşmasında  Yunus Emre'nin duru bir dil ve dinamik bir eylem biçimi geliştirmesi nedeniyle akıl deneyim ve nefs ile bütünleştirerek farklı kesimlerin gönül kapısına girebilmesinin payı büyüktür. Bugün dünyamızın her zamankinden daha çok Yunus Emre'yi anma anlama ve aşma çabasına ihtiyaç vardr” dedi.

Prof. Dr. Mehmet Zelka: “Yunus Emre, Hak sırrının peşindedir.”

Üsküdar Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Zelka da Yunus Emre’nin “Gel gidelim dosta gönül” şiiriyle başladığı açılış konuşmasında Yunus Emre’nin irfan mektebinde okuyan bir arif, sözü hale dönüştüren bir Allah dostu ve sır sahiplerinin sırlarını açıklayan bir dilin sahibi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Mehmet Zelka, “Yunus Emre, Türkçe ibareler ile güzel gazel ve ilahi tarzında pek çok tasavvufi sırları açıklar. Onun şiirlerinde sosyal olayların ve mahalli hayatını izlerini görmek mümkündür. Yunus'un sanatı tefekkürü sanatını örtmez. Düşüncelerin, şiirin sınırlı yapısı içinde kaybolup gitmez. Şiirlerindeki öğreticilik insana bıkkınlık vermez. Çeşitli aşk halleriyle hallenen Yunus'un şairliğini ispat etmek gibi bir düşüncesi de yoktur. Zira Hak sırrının peşindedir. Sabırla aradığını bulmuş ve Hak’tan gelen şerbeti içmiş ve halka içirmiştir. Çağımızda böylesi dervişlere, böylesi Yunuslar’a çokça ihtiyaç olduğunu ifade ediyorum” dedi.

TİHEK Başkanı Süleyman Arslan: “Yunus Emre, insanlara gönlü anlatmaya çalıştı.”

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Süleyman Arslan ise selamlama konuşmasında vefatının 700’üncü yılında anılan Yunus Emre’nin aslında gönül ordusunun bir ferdi olduğunu belirterek “Yunus Emre, 1071'de Malazgirt Zaferi ile Anadolu'ya açıldığımız zamanlarda dervişlerle beraber gelen insanlardan birisidir. Ahmet Yesevi geleneğini bu ülkeye bu diyara Türk dünyasına taşımış, artık Bosna'ya kadar Avrupa'ya kadar götürmüş insanlardan bahsediyoruz. Bunların içerisinde tabii Yunus'un ayrı bir yeri var, onu belirtmek gerekiyor. Ortak özelliği, Yunus'un hepimiz içinde sevilen öne çıkan tarafı gönül insanıydı Yunus. İnsanın bir gönlü var. Yunus bunun farkındaydı, insanın gönlü ile insanlık aleminde yüceldiğini biliyordu. Yüce gönüllü insanlardandı.  İnsanlara gönlü anlatmaya çalıştı gönlün öneminden kıymetinden bahsetti” diye konuştu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yunus Emre’nin asırlar önceki mesajlarını bu çağda anlamak çok önemli.”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise açılış ve selamlama konuşmasında Yunus Emre’yi asırlar ötesinden alıp bugüne getirip onun hakkında konuşarak mesajlarını bu çağa vermenin ve anlamanın önemine işaret etti. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Umarım Orta Asya’dan Avrupa’nın ortalarına kadar giden medeniyet köklerimizin ve coğrafyamızın değerinin farkına varırız. Yunus Emre’nin Anadolu irfan kültürünün temel kaynaklarından birisi olduğunu göreceğimizi düşünüyorum” dedi. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yunus Emre Anadolu’yu dolaşmış…”

Yunus Emre’nin yaşadığı dönemde Anadolu’nun tam bir kaos halinde olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Devlet otoritesi yoktu. Ciddi bir güven bunalımı yaşanıyordu. Fetret çağında gibi bir Anadolu var. Böyle bir Anadolu’da Yunus Emre bunu kendine dert edinen birisi. İnsanların harcanıp gittiği ortamda hem kendisi hem de insanlar için dertleniyor. O yüzden Yunus Emre, Mevlana gibi hep bir yerde durmamış ve bütün Anadolu’yu dolaşmış. Her tarafa dokunup temas ettiği için her yerde makamı var” dedi. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yunus Emre’yi sadece şair olarak sunmak onu basite indirgemektir.”

Yunus Emre’nin en güzel tarafının Türk diline çok hizmet etmesi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Geleneklerimizi ve inancımızı kendi dilimizde ifade etme konusunda ciddi bir kaynak oluşturmuş. Yunus Terapi kitabı çalışmamı yaparken bunu da gördüm. Mesela kültürümüzde yerleşmiş olan ‘Sarı Çiçek’ ilahisi Yunus Emre tarafından yazılmış. İlahi aşk arayışı içerisinde duygularını şiir diliyle ifade etmiş. Yunus Emre’yi sadece bir şair olarak sunmak onu çok basite indirgemektir. Yunus o şiirleriyle bizi nerelerden alıp nerelere götürüyor. Yunus Emre’ye baktığımızda dünyanın geçici olduğunu ifade eden bir işleyiş içerisinde” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Biz Batı medeniyetini taklit ediyoruz.”

Sekülarizm çağında yaşadığımızı kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “O kadar dünyasallaştığımız bir çağdayız ki insanlar yaratıcı yok gibi yaşıyorlar. Bu çağı şekillendiren filozofların sözleri var. Örneğin Freud diyor ki ‘Yaratıcı faaliyetin kaynağı haz peşinde koşmaktır.’ Hedonizmin teorik temelini oluşturuyor. Adler de ‘Yaratıcı faaliyetin kaynağı insanın üstünlük duygusu için çabalamasıdır’ diyor. Nietzche’den tutun da Sartre’ye, Kierkegaard’a kadar varoluşçu felsefeciler ‘İnsandaki yaratıcı faaliyetin kaynağı bencil olmaktır’ diyor. Batı felsefesi insanlığa bencilliğin bir medeniyet olduğunu anlattı. Böyle bir çağdayız ve biz batı medeniyetini taklit ediyoruz” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yaşam felsefemizin genetiği ile oynandı”

Yunus Emre’nin de içerisinde bulunduğu dönemde insanların bencilleştiğini fark ettiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: “Şu anda Amerika’da ‘Narsisizm illeti’ diye kitaplar yazıyorlar. Narsisizmin pandemisinden bahsediyorlar. Narsisizmin sonucu yalnızlık ve intihardır. İntihar konusuna üniversitemizin Psikoloji bölümü ile birlikte ele almamız lazım. Finlandiya’da intiharlar yüzde 15 artmış. İstatistikler Türkiye’de açıklanamıyor ama intiharlar artıyor. Bu bütün dünyada böyle. Bu artışın sebeplerinden birisi de yaşam felsefemizin genetiği ile oynanmış olmasıdır. Bu genetiği düzeltmeden gençlere ve insanlara faydalı olamayız. Yunus Emre bunu o zaman da fark ediyor. O zaman da bakıyor ki insanlar bencilleşiyorlar, güvenlik kaygısıyla sadece kendilerini düşünüyorlar. Böyle durumlarda o ilahi aşk yolunu kullanıyor. Bu zamanda belki aşk yolunu kullanamayız çünkü duygular yükseldiği zaman insanoğlu kolaylıkla uçuveriyor. Aşırı düzeyde imkânsız aşk yüzünden sorun yaşayan kişilerle uğraşıyoruz, öyle bir aşk yolu değil gerçek aşka ulaşabilme ile ilgili çaba önemli. Mevlana ile birlikte Yunus da bizim için canlı örneklerdir.”

Özgül Özkan Yavuz: “Bu topraklara Yunus Emre gibi eşsiz tasavvuf üstadı sayesinde kök saldık”

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz da gönderdiği video mesajda Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen sempozyumun açılış konuşmasını yapmaktan memnuniyet duyduğunu belirtti. Yavuz, “Tarihimizde arifler, irfan geleneğimizin kıymetli temsilcileri olarak kadim medeniyetimizi oluşturan en önemli unsurlardan olmuşlardır. Farklı kültürlere karşı gösterdikleri önyargısız yaklaşım, dinimizin ve kültürümüzün evrensel ve kapsayıcı mesajının tüm insanlığa aktarılmasını kolaylaştırmış ve hızlandırmıştır . Hepimizin çok iyi bildiği gibi kadim medeniyetimizde ve köklü tarihimizde marifet sahibi pek çok kıymetli zat bulunmakta ve çok şükür ki onların geçmişten bugüne tuttukları ışık sayesinde manevi olarak geleceğimiz de aydınlanmakta. Bin yıl önce yurt edindiğimiz bu topraklara Yunus Emre gibi eşsiz tasavvuf üstadı ve halk şairimiz sayesinde bir daha hiç ayrılmamak üzere kök saldık. Ecdadımız birçoğu bugüne kadar gelen eserlerle ihya ettiği güzel yurdumuza Yunus ve onun yolunda ve fikri doğrultusunda hareket edenlerin insan sevgisine ilahi aşka ve hoşgörüye dair yol göstericiliği ile de manevi olarak mührümüzü vurduk” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Yunus Emre’yi “sosyal psikolog” gözüyle değerlendirdi

Açılış ve selamlama konuşmalarının ardından sempozyum, panellerle devam etti. Sempozyumun ilk oturumunda yurt içi ve yurtdışından önemli konuşmacılar yer aldı. Biruni Üniversitesi’nden Prof. Dr. Adnan Ömeroğlu’nun başkanlığındaki ilk oturumda Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Sosyal Psikolog Olarak Yunus Emre” başlıklı bir konuşma yaptı.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Nergisle konuşan Yunus, mütevazılık dersi veriyor”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Yunus Emre’nin tabiatı ve doğayı okumasını Yunan felsefesinin bakış açısıyla karşılaştırarak verdi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, nergisle konuşan Yunus Emre’nin mütevazılık dersi verdiğini belirterek şunları söyledi: “İnsan psikolojisi ile uğraştığım için kendi açımdan Yunus’un tabiatı, doğayı okuması ile ilgili bir örnek vermek istiyorum. Bir nergis çiçeğine Yunan felsefesindeki bakış açısı ile Yunus Emre’nin bakış açısını paylaşacağım. Hangisinin daha yararlı olduğuna siz karar verin. Narsisizm sözü nergis çiçeğinden geliyor. O dönemdeki Yunan felsefesine göre Narkissos isminde çok yakışıklı bir genç var. Bu gence Eko isimli bir genç kız aşık oluyor. O derece aşık oluyor ki ona aşkına karşılık bulamıyor, onun güzelliğini düşüne düşüne eriyip ölüyor. Ona karşılık vermediği için de Olimpos dağındaki tanrılar Narkissos’a ceza veriyorlar. ‘Sen Eko’ya yaptığın yanlışın cezasını çekeceksin’ diyorlar. Bir gün Narkisos suyun kenarına geliyor. Eğilip su içeceği zaman suda kendini görüyor ve kendi güzelliğine aşık oluyor, kendine hayran oluyor. Bu işte narsisizm aşkı. Kendine tapar derecesinde aşık oluyor, kendini kutsallaştırıyor, devamlı kendine bakıyor. Yunan felsefesine göre Narkissos o şekilde ölüp nergis çiçeğine dönüşüyor. Yunan felsefesi bir aşkı, sevgiyi cezayla bitiriyor. Yunus Emre de dağda gezerken sarı nergis çiçeğini görüyor. Yunus nergis çiçeği ile konuşmaya başlıyor. Nergis çiçeğine ‘Seni kim gönderdi?’   diye soruyor. Nergis çiçeği de iç muhabere tarzında ‘Seni kim gönderdiyse o gönderdi’ diye cevap veriyor. Sonra varlık aleminden bahsediyor. Nergis çiçeği ‘Senin vazgeçilmez bir değerin var’ diyor Yunus Emre’ye. Yunus Emre de ‘Sen bu güzelliği kara topraktan mı aldın?’ diye sorunca nergis çiçeği ‘Ayın nuru, güneşin ışığından aldım’ diye yanıt veriyor. Yunus Emre ‘Neden boynun eğri?’ diye sorunca nergis çiçeği ‘Boynumun eğriliği kalbimin hakka doğruluğundandır’ diyor. Burada Yunus Emre mütevazılık dersi veriyor, kibrin yanlış olduğunu öğretiyor. Aslında ‘Sende bir güzellik var ama bu güzellik senden kaynaklanmıyor, ayın nurundan güneşin ışığından geliyor, Hak’tan geliyor’ diyor. Yunus burada nergis çiçeğinin tahlilini daha farklı yapmış. İşte bizim medeniyetimiz bu. Eğer biz şu anda hayran olduğumuz Batı medeniyetini taklit edeceksek onun arasında ceza, şiddet,   narsisizm ve narsisizmin verdiği acımasızlık vardır. Narsisizmin verdiği vahşi kapitalizm ve evliliği kadın erkek savaşlarına dönüştürmek vardır. Narsisizmin verdiği güçlü olanın haklı olacağı bir sistem vardır.”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yunus anlatılıyor ama felsefesi anlatılmıyor…”

“Bizim şu anda eğitim sistemimizde Yunus anlatılıyor ama maalesef Yunus’un felsefesi anlatılmıyor” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yunus'un felsefesi budur.  Bir çiçeğe Yunus'un bakış açısı farklıdır,   bir Yunan felsefesinin bakış açısı farklıdır. Böyle bir durumda bizi Yunan felsefesine hayran yapanlara yazıklar olsun diyorum.  Yani bizim bir çiçeğe bakışımızı bile doğru bir şekilde yapmamız lazım” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yunus Emre kullandığı yöntemde travma tedavisi yapmış”

Fetret dönemine “Travma Çağı” benzetmesi yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Yunus Emre’nin üçüncü nesil psikoterapilerde kullanılan yöntemleri kullandığını belirterek şunları söyledi:

“Mesela Yunus'un bir diğer özelliği de o dönemde travma tedavisi yapmış. Üçüncü nesil psikoterapiler var. Üçüncü nesil psikoterapilerde travma tedavisinde geçmişinde travma yaşayan bir kimse ele alınıyor. Mesela 12 yaşında annesini kaybetmiş, ondan sonra çok sevdiği annesini kaybettiği için artık hiç kimseyi sevemiyor. Bir analiz yapıp araştırıyoruz ki sevememesinin sebebi ‘Öyle taparcasına sevdiğim annemi kaybettim, şimdi birisini seversen onu da kaybederim. En iyisi hiç kimseyi sevmeyeyim’ diyerek öyle devamlı travmayı canlı tutuyor. Travmanın arkasında bunun olduğunu gördük. Burada uygulanan üçüncü nesil psikoterapiler var. ‘Acceptance and Commitment Therapy’ yani ‘Kabul ve yönet tedavileri’ diyoruz. EMDR diye bir teknik var, orada da beynin sağ ve sol kısımlarını kullanarak kişinin günlük hayatına etki eden çocukluk çağı travmalarını bugüne çağırarak çözüp yeni anlam yükleyip o travmayı tedavi edilmeye çalışılıyor. Yunus Emre, bu kullandığı yöntemde aslında travma tedavisi yapmış. Yani yaşadığı çeşitli hayat olaylarını canlandırıyor,   anlattırıyor insanlara. Daha sonra onlara yeniden bir anlam yükletiyor. Mesela nergis çiçeğine yüklediği bir anlam gibi. Tefekkür anlamı yükletiyor. Sen âşık ol ama ilahi aşkla bağlan diyor. Her şeyin ölümlü olduğunu, geçici olduğunu düşündüğün zaman, her şeyin gerçek sahibini bildiğin zaman, dünyada misafir olduğunu bildiğin zaman, zaten buradaki aşklara fazla değer verdiğini de görsün. Onlara ebedi zannederek, o aşkı yaşatmaya çalıştığını da fark ettirmeyi sağlıyor. Yani şiirlerinde böyle örnekler veriyor.”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Yunus Emre ‘Ben aradan çıktım, Yaradan kaldı’ diyor”

Yunus Emre’nin toplumun her kesimine mesajlar verdiğini kaydeden Tarhan, “Mesela ilim adamlarına ne örnek veriyor: ‘İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir’ diyor. ‘Bana seni gerek seni’ diyor. Bunu söylerken mesela böyle ilmi kullananları da, ilmi de, böyle yüksek yaratana, yaratıcıya bağ kurdurarak çözmeye çalışıyor. Bir başka konuda da ‘Ben aradan çıktım, yaradan kaldı’ diyor. Ne kadar kısa ve öz, o kadar güzel ki. Yani benim amacım seni yaradan ile buluşturmak’ diyor. O zaman medrese dili Arapça. ‘Niye Arapça yazmadın?’ diye soranlara  ‘İnsanlar Arapça'dan anlamıyorlar. Rabca’dan anlıyorlar’ diyor. Düşünebiliyor musunuz? Arapça’nın a’sını çıkarıyor insanlar Rabca’dan anlıyorlar diyor. Ve o kadar özet, güzel, bu kadar büyük bir anlamı güzelce, yani insanların Allah'a ulaşması için illa böyle dil şey gerekmiyor. Gönül dilini konuşturuyor” diye konuştu.

Yunus Emre’nin yaşadığı çağla günümüzün çok farklı olmadığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Günümüzde belki şu anda savaşlar yok ama kültürel emperyalizmin etkisindeyiz biz. Parasal, finansal, ekonomik emperyalizmden daha tehlikeli küresel emperyalizm tehdidi. Ve önümüzdeki 50 sene içerisinde dünyanın tek kültürü, popüler kültür olacak, Hollywood kültürü olacak. Eğer biz kendi medeniyet değerlerimizi, medeniyet coğrafyamızda yaşatmazsak” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Bencil insanlar Yunus’u göremezler”

Hacı Bektaş ve Hacı Bayram gibi nice değerli kişilerin toplumun pusulası olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “O çağı aydınlatan güneşler, yıldızlar olmuş kişilerdir. Yunus Emre'yi de onun için bizim hiç olmazsa bu değerlerimizi, gençlere tanıştırmak, konuşturmak, onların anlayacağı dille, onu anlatmak gerekir diyerek şu sözü ile bitirmek istiyorum:  ‘Sen, ben denen yerde, Allah olmaz’ diyor. ‘Gir gönüle bulasın Tûr sen-ben dimek defterin dür’ diyor. Onun için insanlar sen ben derse, ego savaşları varsa orada Allah olmaz, Allah gönülden uzaklaşır’ diyor. Onun için ego savaşları yapmayalım. Ben, ben demek, bencil insanlar, Yunus'u, göremezler anlayamazlar. Ama kendi benliğini terbiye etmek isteyen insanlar, olgunlaştırmak ıslah etmek isteyenler, Yunus'ta birçok ipucu, birçok hazine bulurlar” dedi.

ÜÜ Youtube hesaplarından canlı yayınlanan sempozyumda Yunus Emre şiirlerinden oluşan müzik dinletisi de sunuldu. Sempozyumun ilk oturumunda, Azerbaycan Milli İlimler Akademisinden Prof. Dr. Almaz Binnetova ‘Yunus Emre Aşkı’, Kırıkkale Üniversitesinden Dr. Öğretim Üyesi Fahri Atasoy “Yunus Emre’nin Türk Kültürüne Damga Vuran İnsan Tasavvufu”, Azerbaycan Milli İlimler Akademisinden Asif Bayramov da “Türk Felsefi Dünya Görüşü Bağlamında Yunus Emre” başlıklı konuşmalarını gerçekleştirdi.

Sempozyumun ikinci oturumuna İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Haydar Develi başkanlık yaptı. Marmara Üniversitesinden Prof. Dr. Mehmet Aça ‘Yunus Emre’de Anlam Arayışı’, Azerbaycan Milli İlimler Akademisinden Prof. Dr. Huraman Hümmetova ‘Yunus Emre Şiirinde İmgelerin Tezahür Biçimi’ ve Almanya – Türkiye Yazarlar Birliğinden Dr. Orhan Aras ‘Ahmet Yesevi’den Yunus Emre’ye Türk Dili’ başlıklı konuşmalarını gerçekleştirdi. Sempozyuma Rusya ve Türkmenistan’daki üniversitelerden de katılım oldu. St. Petersburg Devlet Üniversitesinden Prof. Dr. Appolinariya Avrutina “Rusya’da Yunus Emre Şiirlerinin Çevirileri” ve Şahnaz Kamalova “Göktürk Edebiyatı ve Yunus Emre Yaratıcılığı Arasındaki Paralellikler” başlıklı konuşmaları ile sempozyuma katıldı. Mahtamgulu Türkmen Devlet Üniversitesinden Doç. Dr. Dövletmırat Rahimov ve Doç. Dr. Amannepes Şıhnepesov da “Yunus Emre Eserlerinin Dili ve Çağdaş Orta Asya Türkmen Dili” başlıklı konuda birlikte görüş paylaştılar. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.