600 bin yıllık geçmişe sahip Van Gölü sahiline yaklaşık 1.5 kilometre uzaklıkta bulunan Adilcevaz’ın Esenkıyı bölgesinde dalış yapan Cumali Birol, gölün altında yaşam belirtilerinin olduğunu ileri sürdü. Yaptığı dalışla ilgili açıklamada bulunan dalgıç Cumali Birol, “Van Gölü havzasında keşiflerimize devam ediyoruz. Bugün bir keşif daha yaptık. Adilcevaz sınırları içerisinde Esenkıyı açıklarında kıyıya yaklaşan bin 200-bin 300 metre uzaklıkta bir yapı keşfettik. Bu yapı bize göre tabii ki bir yapı söz konusu ama bize göre bir eldeymiş. Bir yığma taş misali denizin ortasına sanki gemilerle taş getirilmiş. Çünkü o bölgede olmayan taşlara rastladık. Sizler de görüntülerde göreceksiniz bu taşlar obsidyen taşına benziyor fakat kepir dediğimiz taşlarla orada mevcut. Bir de yapıya rastladık. Tabi bu yapının ne olduğunu bilmiyoruz. Yapı biraz çökmüş temelleri duruyor. Yaklaşık bir 170 metrekare civarında tahminimizce. Bir yapının ortada olduğu belli. Ama bunu çok geçmiş dönemlerdeki kesme veya yontma taştan ziyade biraz moloz taşlarla bu yapıya rastladık. Ve bu yapı altta üst üste konularak görmüş olduğumuz yapıyı da gün yüzüne çıkaracağız. Van Gölü gizemini korumakta. Halen yeni yeni keşiflere, yeni yeni bulacağımız keşfedeceğimiz alanlar mevcut. Bunu da ara ara inşallah hocamızla beraber sizlerle beraber bu keşiflere devam edeceğiz” dedi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş ise, “Şu anda Van Gölü’nde kıyıdan yaklaşık 1,5 kilometre metre açıktayız. Burada yapmış olduğumuz dalışlar sonucunda bugün suyun altında yaklaşık 10 metre 15 metre derinlikte bir yerleşim biriminin kalıntılarını bulduk. Yaklaşık 1,5 - 2 kilometrekarelik bir alanı kapsıyor. Van Gölü 600 bin yıllık geçmişe sahip. Bu süreç içerisinde göl, şimdiki seviyesinden yüzlerce metre aşağıya düşmüş, kimi zaman yüzlerce metre yukarıya çıkmış. Bu bize şunu gösteriyor Van Gölü bundan binlerce yıl önce şu andaki bulunduğumuz yani kıyıdan 1,5 kilometre açıktaki seviyedeymiş ve insanlar burada yaşamlarını sürdürmüşler. Suyun altında yürüme yolları evler yapmışlar. Bunların kalıntılarını aşağıya indiğim zaman hepsini görüyoruz. Bu Van Gölü’nün gizemlerinden yalnızca bir tanesi. İlk önce Rus batığı, daha sonra Van Gölü’nün altındaki devasa kale ve mikrobiyalitler. Şimdi de Van Gölü’nün altındaki yaklaşık 2 kilometrekarelik alanı kapsayan yerleşim birimi. Bu buluşun en önemli veya bize yüklediği en büyük sorumluluk şu. Öncelikle burayı korumamız ve burayı dalış turizmine açmamız lazım. Van Gölü ülkemizin en doğusunda Marmara Denizi’nin 3’te 1 büyüklüğünde devasa bir göl. 1650 metrelik bir rakıma sahip. Eğer burada gerekli altyapı hazırlıkları oluşturulursa biz şuna inanıyoruz ki buraya binlerce insan gelecek ve Van Gölü’nün altındaki gizemli yapıları görmek, bu gizemli yapılara dalmak isteyecektir” dedi.
Burada tam olarak yapılacak olan uzun dalışlar sonrası ne olduğunun belirleneceğini ifade eden Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Akkuş, “Su altındaki yapılar su üstünde olmadığı için su üstündeki gibi rahatlıkla bakıp görmeniz bir anda mümkün olmuyor. Dolayısıyla uzun dalışlar gerekiyor. Buradaki yaptığımız dalışlar neticesinde buranın eski bir yerleşim birimi olduğu kanaatindeyiz. Çünkü geçmiş yıllarda Van Gölü şimdiki seviyesinin çok çok altına düşmüş şimdiki seviyesinin ise çok çok yukarılarına çıkmıştır. Buradaki yapının buradaki yerleşim biriminin ne olduğu, burada neler olduğu konusunda önümüzdeki günlerde, önümüzdeki yıllarda yapılacak bilimsel çalışmalar çok daha detaylı verileri ortaya çıkartacak, çok daha ilgi çekici çok daha gizemli sonuçları ortaya çıkaracağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.
(İHA)