Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Rusya’nın Soçi kentinde Üçlü Zirve kapsamında bir araya geldi. Liderler, zirvenin ardından basın toplantısında bir araya geldi. Konuşmasında ev sahipliği için Putin’e teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İran halkına dünkü saldırıdan dolayı taziyelerimi iletmek istiyorum. Saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. 34 yıldır terörle mücadele eden on binlerce vatandaşını PKK terörüne kurban veren bir ülke olarak İranlı kardeşlerimizin acısını çok iyi anlıyoruz. Kim ve ne adına yapılırsa yapılsın terörün sonu hezimettir. Gerek ülkemizi gerekse İran’ı hedef alan terör örgütleri eninde sonunda kaybetmeye mahkumdur” dedi.
“SURİYE’DE YENİ İNSANİ KRİZLERİN, YENİ DRAMLARIN YAŞANMASINI İSTEMİYORUZ”Samimi görüşmeler gerçekleştirildiğini kaydeden Erdoğan, “Suriye’de barış ve istikrar ortamının tesisi yürüttüğümüz ortak çalışmaları gözden geçirdik. Çatışmaların sona erdirilmesi amacıyla birlikte atabileceğimiz adımları istişare ettik. İdlib başta olmak üzere Suriye’de ateşkesin sağlanması ana gündem maddelerimiz arasında idi. İdlib’deki durumun muhafazasına verdiğimiz önemin altını özellikte çizdim. Suriye halkı, özellikle İdlib’te hayata tutunmaya çalışan kardeşlerimiz son 8 yılda yeterince acı çektiler, çok ciddi bedeller ödediler. Ne İdlib’te ne de Suriye’nin başka bölgelerinde yeni insani krizlerin, yeni dramların yaşanmasını istemiyoruz. Türkiye sahanın zorluğuna, kimi ülkelerin kışkırtmasına rağmen İdlib’te sükunetin muhafazası için olağanüstü çaba harcadı. İdlib muhtırası ile üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz. Rejimin ateşkese uyması noktasındaki beklentimizi de Rus ve İranlı mevkidaşlarıma ilettim” ifadelerini kullandı.
“KURULACAK GÜVENLİ BÖLGEDE DE TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SERPİLİP BÜYÜYECEĞİ ALAN OLARAK TAAHHÜT EDİLMEMELİ”“İdlib’in gerginliği azaltma bölgesi statüsünün kurulması ve bölgedeki provokatif girişimlere karşı ortak mücadele etme kararlılığımızı teyit ettik” diyen Erdoğan, “Görüşmede ABD’nin Suriye’den çekilme kararını da değerlendirdik. Sayın Trump’ın aldığı karar gerçekleşmesi halinde son derece önemli. Çekilme sürecinin PYD-YPG ve DEAŞ’ın istismar edeceği bir güç boşluğuna yer vermeden yürütülmesi şarttır. Astana platformundaki işbirliğimiz temelinde ABD’nin çekilme sürecinde Rıusya ve İran ile yakın eş güdüme önem veriyoruz. Sürecin hem terör tehdidini bertaraf eden hem de Suriye’nin toprak bütünlüğünü gözeten bir anlayışla ele alınması gerekiyor. Kurulacak güvenli bölgede de terör örgütünün serpilip büyüyeceği alan olarak taahhüt edilmemeli” ifadelerini kullandı.
“DENİZİ GEÇMİŞKEN DEREDE BOĞULAMAYIZ”“Türkiye olarak güney sınırımız boyunca terör koridoru oluşmasına izin vermeyeceğimizi özellikle ifade etmek istiyorum” diyen Erdoğan, açıklamasını şu şekilde sürdürdü:
"Güvenli bölge tesisi dahil bu yönde atacağımız adımlara Astana ortaklarımızın desteğini bekliyoruz. Bunun yanında 1998’deki Adana Mutabakatı çerçevesi içerisinde de de geleceğimizi buna göre yorumladığımızı da buna göre ifade etmek istiyorum. Bugün aynı zamanda siyasi süreçte gelinen noktayı ve neler yapılabilineceğini de görüşmemizde ele aldık. BM ile koordinasyon halinde muteber ve dengeli komitenin en kısa sürede faaliyete geçmesini arzu ediyoruz. Üç garantör ülke olarak bugüne kadar siyasi çözüm yolunda ciddi mesafeler aldık. Suriye krizine siyasi çözüm umutları daha önce hiç bu kadar filizlenmemişti. Denizi geçmişken derede boğulamayız. Kaos ve sürdürülebilir istikrarsızlıktan beslenen çevrelere rağmen süreci muhakkak başarıya ulaştırmalıyız. Komitenin kuruluş sürecinin en kısa süre tamamlanması için mutabakata vardık."
“MÜLTECİ MESELESİNİ GÜNDEMDE TUTANLAR İŞ SORUMLULUK YÜKLENMEYE GELİNCE NE YAZIK Kİ ORTADA GÖRÜNMÜYORLAR”Zirvede Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşü konusunun da görüşüldüğünü kaydeden Erdoğan, “Mültecilerin gönüllü ve güvenli biçimde BM ile eşgüdümlü halde geri dönüşlerine olumlu bakıyor, destekliyoruz. Nitekim Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı bölgelerine bugüne kadar 310 bin kardeşimiz bu şekilde geri dönmüştür. Hastanelerinden okullarına kadar alt yapı, bütün bunların restorasyonlarına kadar adımları attık. Bu insanlar ülkemizin güvenli hale getirdiği alanlarda artık terör korkusu duymadan, kendi vatanlarında özgür bir şekilde hayatlarını sürdürüyorlar. Geri dönüşlerin önünü açan bu modelin terörden arındırılmasını müteakip Münbiç’e ve Fırat Nehri’nin doğusunda da tatbik edileceğine inanıyorum. Geri dönüşleri kolaylaştıracak insani alt yapının hazırlanması için üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Ancak adil yük paylaşımı çerçevesinde uluslararası toplumun da bu konuda elini taşın altına koymasını bekliyoruz. Maalesef bu noktada ciddi zafiyet yaşanıyor. Mülteci meselesini gündemde tutanlar iş sorumluluk yüklenmeye gelince ne yazık ki ortada görünmüyorlar. Bugünkü zirveden çıkan sonuçların Suriye’de barış ve istikrarın tesisine katkıda bulunmasını özellikle temenni ediyorum. Üç garantör olarak Suriye ihtilafının BMGK 2254 sayılı kararı temelinde çözüme kavuşturulmasına yönelik çabalarımızı sürdürmekte kararlıyız. Zirve toplantılarını devam ettirmek hususunda da sayın Ruhani ve Putin ile mutabıkız. Bu vesile ile bir sonraki toplantımıza önümüzdeki aylarda zirveye Türkiye’de ev sahipliği yapma arzumuzu da kendileri ile paylaştık” dedi.
(İHA)