Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Kadın Danışma Konseyince Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen "Genç Kadınlar Liderlik Programı" sertifika törenine katıldı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, “Dönem başkanlığımızın ana konularından birini kadın sorunlarına ayırdık. 13. İslam Zirvesi’nde yaptığımız çağrı güçte olsa diğer ülkeler nezdinde makes buldu, teşkilat bünyesinde ilk kez bir İstişari Kadın Konseyi kuruldu. Halihazırda bu konseyinde dönem başkanlığını üstleniyoruz. Kadın konseyinin teklifiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız tarafından hayata geçirilen Genç Kadınlar Liderlik ve Girişimcilik Programı bu çabalarımızın bir neticesidir. İnşallah bu adımlar sizler tarafından çok daha güçlü, yaygın şekilde devam ettirilecektir” diye konuştu.
“SİZ HAKKINIZI ARAMAZSANIZ KİMSE LÜTUF OLARAK ONLARI SİZE VERMEYECEKTİR”Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şu noktayı üzülerek belirtmem gerekir tüm çabamıza rağmen İslam İşbirliği Teşkilatı içerisinde kadınların rolü ve etkinliği noktasında halen ciddi eksiklikler var. Teşkilat içeresinde kadınlarla ilgili yürütülen projelerde maalesef bir bariyer, bir dirençle karşılaşıyoruz. İnşallah ortak çabalarımızla bu direncin aşılacağına kadınların teşkilat içerisinde hak ettikleri konuma geleceklerine inanıyorum. Bu süreçte sizin gibi vizyoner genç hanım kardeşlerime önemli vazifeler düşüyor. Unutmayın, siz hakkınızı aramazsanız kimse lütuf olarak onları size vermeyecektir. Her biriniz inşallah çok önemli görevlere gelecek, ülkenize, İslam alemine, hatta tüm dünyaya yön vereceksiniz. Teknolojide, inovasyonda, bilişimde çığır açacak projelere imza atacak, bu konuda bu adımları gerçekleştirecek olan sizlersiniz.”
ELEN MUSK İLE GÖRÜŞMESİElen Musk ile yaptığı görüşmeyle ilgili konuşan Erdoğan, “Geçtiğimiz günlerde yüksek teknoloji alanındaki özgün yatırımlarıyla tüm dünyada dikkat çeken Elon Musk ile bir görüşmem oldu. Baktım çok heyecanlı, kendisinin vizyonunu, hayallerini, gayretini bizzat ağzından dinleme imkanım oldu. Gördüm ki her şey önce bir hayalle başlıyor. Eğer hayal olmazsa ondan sonra da bunu gerçekleştirebilmek mümkün değil. İnsan hayal kurabildiği müddetçe yaşar ve başarıya koşar. Hiç kimsenin hayallerinizi çalmasına, cesaretinizi hırpalamasına sakın müsaade etmeyin. Elon, ‘Bir ara ben tükendim, artık para kalmadı bende ama yılmadım azmettim ondan sonra kapılar açıldı ve şu anda ki duruma geldim’ diyor” diye konuştu.
“HİÇ KİMSENİN HAKLARIMIZI ELİMİZDEN ALMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ”“Bizler hem kendi ülkemizde hem de İslam aleminde kadınların durumunu düzeltmeye çalışırken özellikle Batı dünyasında bambaşka bir atmosferin yayıldığına şahitlik ediyoruz” diyen Erdoğan, “Batılı ülkelerde yabancı düşmanlığı, kültürel ırkçılık ve İslam karşıtlığının giderek yaygınlaştığını görüyoruz. Dış görünüşü, dili, dini, ten rengi farklı olanın hayat alanı da daralıyor. Avrupa özellikle bu kesimler için giderek bir açık hava hapishanesine dönüşüyor. Göçmenleri, ibadethaneleri, iş yerlerine hedef alan saldırılar artık haber değeri bile taşımıyor. Irkçı partiler birçok ülkede siyasetin merkezine oturdular. Hatta hükümet ortağı olacak oy oranlarına ulaştılar. Zannediyorlar ki orada biz ilanihaye kalacağız. Kalmayacaksınız, sizde gidicisiziniz. Batı’da biz nice partiler gördük geldiler gittiler. Aynı şey bizde de oldu. Kimler geldi kimler geçti. Hamdolsun bizler aralıksız 2002 sonundan bu yana 15 yıldır Türkiye’yi yönetiyoruz. İnşallah azimle, kararlılıkla yönetmeye devam edeceğiz. Batı’daki bu karamsar tablonun en büyük mağduru Müslüman kadınlar. Başörtüsü yasakları Avrupa ülkelerinde giderek yaygınlaşıyor. Bir dönem ülkemizde olduğu gibi kamusal alan, özel alan kurnazlığıyla Müslüman kadınların hayata katılımları engellenmeye çalışılıyor. Müslüman kadınları evlerine hapsedecek bir anlayış virüs gibi yayılıyor. Bugün çoğu Avrupa ülkesinde bilhassa başörtülü kadınların istihdama katılabilmesi hatta bazı yerlerde eğitim imkanları önemli ölçüde sınırlanmış durumdadır. Hemen her fırsatta bize demokrasi ve insan hakları dersleri verenler kendi ülkelerinde en temel insan haklarının çiğnenmesine ne yazık ki alkış tutmaktadır. Türkiye bu adaletsizliğe ve çifte standarda dikkat çeken ülkeden biri. Özellikle şu hususun altını çiziyorum; hiç kimsenin haklarımızı elimizden almasına izin vermeyeceğiz. Bu konuda kararlıyız. Terör bahanesiyle insanlarımızın ötekileştirilmesine, zihnimize pranga vurulmasına kesinlikle müsade etmeyeceğiz. Küresel ölçekte hak, özgürlük ve adalet mücadelemizi sabırla sürdüreceğiz, yılmayacağız. Nerede olursa olsun hak bildiğimizi söyleyeceğiz. Tehditler gelebilir nereden gelirse gelsin. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Bunu böyle bileceğiz” ifadelerini kullandı.
“HER İNANÇ GRUBUNUN, HER ETNİK GRUBUN YER ALDIĞI BİR BM GÜVENLİK KONSEYİ KURALIM”Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Her platformda bir şeyi dile getiriyorum, ‘Dünya 5’ten büyüktür.’ Bunun aksi söylenemez ki. Bunun aksi ispatı var mı? Dünyada Birleşmiş Milletler Genel Kurulunu oluşturan 196 ülke, 5 tane ülkenin iki dudağının arasına mahkum mu, böyle şey olur mu? 2. Dünya Savaşı’nın şartlarında ortaya bir tablo çıkmış o günün şartlarında BM Güvenlik Konseyi 5 daimi üye, 15 geçici ile oluşmuş. O zaman müracaat edenler zaman zaman derken 196 ‘ya çıktı. Şimdi kararı kim veriyor? Bu 5 daimi üyeden bir tanesi herhangi bir konuda ‘hayır’ derse, örneğin; Arakan’la ilgili geçenlerde BM Güvenlik Konseyinde Çin ‘hayır’ dedi ve Arakan’a yaptırım konusunda BM Güvenlik Konseyinden karar çıkmadı. Nerede adalet? Nerede bulacağız adaleti? Bunu dünyada gittiğimiz bütün yerlerde ülkelere söylüyoruz, anlatıyoruz herkeste bir korkaklık, ürkeklik var. Doğru söylüyorsun diyorlar bana. Bunun karşısında durmak mümkün değil. Senin BM’de daimi üye olma hakkın yok mu? Senegal niye BM’de niye daimi üye olmasın, Mısır, Türkiye, Suudi Arabistan, Libya niye olmasın. Çünkü bu 5’linin içerisinde 1 tane Müslüman ülke yok. 3 kıtaya dağıtılmış. Dünyanın tamamına da hitap etmiyor. Niçin? Onlarında işine gelmiyor. Çünkü diyorlar burada siyasi pasta var. Bunu kimseyle paylaşamayız. Peki biz dünya 5’ten büyüktür derken neyi ifade ediyoruz. Diyoruz ki dünyadaki tüm ülkeler daimi üye olabilsin. Şu anda 20. Bu sayı daha da arttırabilir. Şu anda daimi ve geçici olarak 20. Biz 20’nin tamamı daimi üye olsun diyoruz. Dönerli sistemle iki yılda bir 10 tanesi bunların değişsin. Dönüşümle sistemle dünyada hiçbir ülke daimi üye olmadan BM üyesi olarak durmasın. Hepsi daimi üye olmanın zevkine ersin. Her inanç grubunun, her etnik grubun yer aldığı bir BM Güvenlik Konseyi kuralım. Dünya kendini BM Güvenlik Konseyinde görsün. Şu anda dünyanın tüm ülkeleri BM Güvenlik Konseyinde kendini görmüyor. Böyle bir yapı adil bir yapı olamaz. Mülkün temeli adalettir. Ama burada adalet yok. Adaletin olmadığı, çifte standardın hüküm sürdüğü bir dünyada huzur, barış ve esenlikte olamaz. Türkiye’nin mücadelesi tüm ezilenlerin, ötekileştirilenlerin mücadelesidir. Türkiye’nin mücadelesi özünde anti emperyalist bir mücadeledir. Bu mücadeleyi bu can bu tende oldukça vermeye devam edeceğiz. Biz kavga etmiyoruz, çatışma istemiyoruz. Biz sadece adalet istiyoruz.”
Programda Arakanlı, Pakistanlı, Afganistanlı kadınların olduğunu aktaran Erdoğan, “Şu an bu salonda Afrikalı, Asyalı, Ortadoğulu kardeşlerim bulunuyor. Aramızda dünyanın uzun yıllar kaderine terk ettiği Somali’den misafirlerimiz var. Ama Somali’yi sömürüyorlar. Somali’ye büyükelçilik yapamayacak kadar ürkek korkak olanlar bu dünyayı sömürüyorlar. Konteynerler içerisinden büyükelçilik açanlar hep bunları tanıdık. Adaletsizliğin, sömürülmenin, küresel çıkar hesaplarına kurban edilmenin acısını en iyi onlar biliyor. Terörün, yoksulluğun, açlığın yükünü en çok onlar taşıyor. Kimse bizden bu adaletsizliğe sessiz ve tepkisiz kalmamızı bekleyemez. Çünkü bizim inancımızda zulme rıza zulümdür” dedi.
“BAZILARI SÖYLÜYOR BARIŞ FALAN, KİMİ ALDATIYORSUNUZ. BARIŞ DİYENLER KATİL”Dünyanın baş döndürücü bir şekilde değiştiğini kaydeden Erdoğan, “Her değişim sancılı olur, meşakkatli olur. Bu değişim süreci de krizlere, gerilimlere, sıcak çatışmalara da sahne oluyor. Türkiye jeostratejik konumu itibariyle bu zorlu değişim sürecinin tamda merkezinde bulunuyor. Komşuda ateş yanarken dumanı bana gelmesin demek tam bir hayaldir. Mümkün mü, muhakkak gelecek. Türkiye’nin etrafı ateş çemberine dönmüşken binlerce yıllık kardeşlik bağları bulunan ülkeler sıkıntı yaşarken bizim rahat olmamız beklenemez. Krizin olmadığı, sorunun yaşanmadığı ülke neredeyse kalmadı. Aslına bakılırsa Habil ve Kabil’den beri insanın olduğu her yerde çatışmada, krizde gerilimde hep var olmuştur. Kabil katil olmuş, Habil maktul. O günden bugüne bitti mi bitmedi? Bitecek mi? Hayır bitmeyecek. Kimse kimseyi aldatmasın. Son insan kalıncaya dek bu devam edecek. Bazıları söylüyor barış falan, kimi aldatıyorsunuz. Barış diyenler katil. Bunları görüyoruz ve acımasızlar. Öyle diye diye öldürüyorlar. Bunları yaşıyoruz. Hem onu diyorlar, hem silahı satıyorlar. Oradan da sömürüyorlar. Madem krizden kaçamıyoruz öyleyse bunları çözecek, fırsata çevirebilecek adımları atmamız gerekiyor. Bir ülkenin diplomatik ve siyasi gücü bu süreci yönetebilme kabiliyetiyle orantılıdır. Hamdolsun Türkiye Suriye ve Irak başta olmak üzere bölgesindeki tüm sıkıntılarda demokrasinin, özgürlüklerin, adaletin ve hakkın yanında yer almıştır” açıklamasında bulundu.
“Sınırlarımıza dayanan 3 milyonu aşkın mazluma kapılarımızı açıp tüm kurumlarımızı seferber etmek suretiyle insanlık ve kardeşlik vazifemizi yerine getirdik” ifadesini kullanan Erdoğan, “Fazla oldu gelmeyin demedik açtık kapımızı. Yedirdik, içirdik, giydirdik, sağlık bakımlarını yaptık, eğitimini, her şeyini A’dan Z’ye yaptık yapıyoruz ve şimdi bir kısmını da vatandaş yapmaya başladık. Niye? Artık vatandaşlıkla da geleceğini rahat görebilsin. Türkiye geçtiğimiz sene yaptığı 6 milyar dolarlık insani kalkınma yardımıyla milli gelirine orandaki o tırmanışını daha da devam ettirecek. Biz sadece Irak ve Suriye’den gelenlere yaptığımız yatırım 30 milyar dolar. Bize AB’nin verdiği söz 3+3 6 milyar avroydu. Peki ne verdi? Şu ana kadar bize verilen 800 milyon avro. Bunlar dürüst değil, bunlarda takiyede var, her numara var. Gelişmiş ülkeler yüksek duvarlar arkasında sıkı güvenlik politikalarıyla huzur ararken ülkemiz, kökenine, inancına, diline, meşrebine bakmadan milyonlarca insanı bağrına basarak dünyaya örnek oldu. Bu dünyada her şey fanidir. Baki kalan hoş bir sadadır. Kalıcı olan tek şey geride bıraktığımız eserlerdir. Her insan eserleriyle anılır. Bizde hayırla yad edilecek eserler bırakmak için çalışıyoruz. Bayrak yarışı gördüğümüz bu görevleri sizin gibi gençlere bırakacağımız güne kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” diye konuştu.
“MÜSLÜMAN’IN ÇOĞALMASI ŞART”Erdoğan, şöyle konuştu:
“Rabbim, Peygamberimiz ne diyorlar emir çok açık net, ‘nikahlanın, evlenin, çoğalın.’ Bu konuda da hassasiyeti bir kenara asla koymamak gerekiyor. Müslüman’ın çoğalması şart. Bunda asla geri adım atmaması gerekir. Bu konuda Müslüman kadınların hassasiyetini çok önemsiyorum. Türkiye’deki terör örgütü bu konuda çok çok hassas. En az 5-10-15 çocukları var. İnanıyorum ki, Rabbimin emri sevgili habibinin sünneti yerine gelecektir.
(Pelin Üzek Kılıç-Yağmur Yıldız/İHA)