Dünya Sağlık Örgütü'nün Yeni Koronavirüs’ün (COVID-19) "pandemi" statüsüne ulaştığını duyurması hem kurumlar hem de çalışanlar için yeni bir dönemin kapısını araladı. Tüm dünyada “Evden Çalışma” modeline geçilmeye başlanan şu günlerde, iş kaygısı ve iş gücü veriminin yanı sıra iş yaşam dengesi üzerine de pek çok endişe oluşuyor. Nasıl üretken olacağız? Yüz yüze olmadan iletişimimizi nasıl güçlü tutacağız? Sanal toplantı araçlarından ne ölçüde verim elde edeceğiz? Öne çıkan bazı sorular…
Sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın benzer hassasiyetler gözettiği zorlu bir döneme girdiğini dile getiren PERYÖN - Türkiye İnsan Yönetimi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Berna Öztınaz; “Pandemi nedeniyle PERYÖN’ün üzerinde durduğu odak noktalarından biri olan dünya vatandaşlığı kavramının gittikçe daha önemli hale geldiğini gözlemliyoruz. Bugün, belki ülkeler sınırlarını kapattı ancak tüm dünyada çalışan nüfusun kaygıları aynı. Global olarak aynı çalışma modeline geçiyoruz. Ülke gözetmeksizin istisnasız tüm kurumlar benzer endişe ve öngörülerle önümüzdeki dönemi inşa etmeye çalışıyor. Bu süreç sonunda edinilecek başarı ise ‘insan’a verilen değer ile ölçülecek” diyor.
“Değişimi yönetmek en zorlu süreç…”Kurumların pandemi süresince aldığı ve alması tavsiye edilen noktalara da dikkat çeken Öztınaz, “Evden çalışma, uzun yılardır iş dünyasının içinde yer bulan bir model idi. Ancak geldiğimiz noktada yeni düzenin normalleşen formu olmaya başladı. Microsoft, Twitter, Hitachi, Apple, Amazon, Chevron, Salesforce, Spotify… İngiltere'den ABD'ye, Japonya'dan Güney Kore'ye, bunların hepsi son birkaç gün içinde COVID-19'un yayılmasıyla evden zorunlu çalışma politikaları uygulayan küresel şirketler. Ve bu şirketlerin iş gücü içinde belki de evden çalışmayı ilk kez tecrübe edecek milyonlarca çalışan var. Dolayısıyla çalışanların sunacağı katkıya da o iş tanımına da olan beklenti de değişecek. Evden çalışmanın kuralları belki de tekrar yazılacak. İş yaşam dengesi arasındaki bağ ise hiç olmadığı kadar önem kazanacak. İş yaşamında disiplin şu anda en çok dikkat edilen nokta. Öngörümüz, bu değişimi yönetmenin sürecin en zor handikabı olacağı yönünde. Çalışanların evde iyi bir çalışma ortamı oluşturması, ekiplerin kullanacağı iletişim dili gibi ufak ancak insan psikolojisini öne çıkartan unsurlar bizleri hedefe daha yakın tutacak yollar. Yönetici ile çalışanın net bir iletişim kurması ve çalışanın kendinden beklenileni tam olarak kavraması performansa da olumlu yansıyacaktır” dedi.
“İşsizlik yeni küresel pandemi olabilir”Söz konusu süreçte iş kaybı korkusunun en önemli konulardan biri olduğunu anlatan Öztınaz, “Ekonomik açıdan en zorlu sınavların verildiği bir süreçteyiz. Ve ne yazık ki iş kaybı bu sürecin bir gerçeği olacak. İşsizlik küresel pandemi boyutu kazanabilir. Ülkemiz için ibre şu anda olumsuza dönmese de dünyada son iki hafta içinde gelen rakamlar ürkütücü boyutta. Öyle ki şu anda salgının ana üssü olarak görülen ABD’de Mart ayının üçüncü haftasındaki işsizlik ödeneği başvurularının 3 milyonu geçtiği iddia ediliyor. Bu rakam 2008 yılındaki büyük resesyondan dahi daha ürkütücü boyutta. Türkiye’de TUİK verilerine göre şu anda 28 milyon istihdam bulunuyor. Dolayısıyla bu insanları gözetmek için işverenlere büyük ödevler düşüyor” dedi.
Kurumlar salgın süresince hangi önlemleri almalı?Atılacak en önemli adımın salgının önüne geçecek tedbirlere harfiyen uyulması ve dönemin en az hasarla kapatılması olduğunu dile getiren Öztınaz, “Türkiye’de işverenlerin önceliği güvenli ve sağlıklı bir işyeri temin etme yönünde. Bu nedenle kurumlar öncelikle iş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarıyla risk değerlendirmelerini yaparak tüm çalışanlarının özel durumları da dahil (genç, yaşlı, engelli, gebe ve emziren) önlemlerini ivedilikle almalı. Çalışanlarına gerekli bildirimleri yapmalarının yanı sıra onlara da özel risk grubu içinde olup olmadıkları sorularak farklı çalışma paketleri uygulamalı. Çalışanların mevcut durumla ilgili endişelerine kulak verilmeli. Eğer evden çalışma modeline geçilecekse o kişiye yükümlülükleri açık bir şekilde beyan etmeli. Tüm bunların yanı sıra kurumlar salgın konusunda gündemi yakından takip etmeli. Uzman görüş ve önerilerini dikkate almalı. Bürokratik kararlarda olduğu kadar çalışanla iletişim, onların ihtiyaçları, tedarik zinciri stabilizasyonu, izleme ve öngörme ve sağduyu ilkelerinden ayrılmamalı. İçinde bulunduğumuz süreçte topluma karşı yükümlülükler de unutulmadan süreci yönetmek ve öngörüleri açık tutmak da büyük önem arz ediyor. Ana çözümün bir parçası olmak adına toplumu ve diğer kurum ve kuruluşları da desteklemek gerekiyor” dedi.
“PERYÖN bu zor zamanda da iş dünyasına rehberlik etmeye devam edecek”Türkiye’de çalışma hayatına katkı sunmak, koşulları herkes için daha iyi bir noktaya taşımak hedefiyle faaliyetlerini sürdüren bir dernek olarak bu zor zamanlarda da hem çalışanları hem de işverenleri konunun mevzuatı ile ilgili en doğru bilgilerle buluşturmak ve onlara rehberlik etmek için çalıştıklarını anlatan Öztınaz, “İzole ama bir o kadar da birbirimize yakın olduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Yaptığımız çalışmalarla hem üyelerimizin hem de iş dünyasının yanında olmaya devam ediyoruz. Daimi önceliğimiz insana değer. Bu hedefle başlattığımız webinarlarımıza sürecin farklı boyutlarını ele alan konularla devam ediyoruz. ‘Koronavirüs Karşısında İşyerindeki Önlemlerin Hukuki Çerçevesi, Mental Dayanıklılık ve Esneklik, Kısa Çalışma Ödeneği, Zor Koşulları Beyninle Yönetmek ve Dijital İK’ ele alacağımız ilk başlıklar. Webinarlarımız geniş kitlelere fayda sağlayacak içeriklere sahip. PERYON bu zor zamanlarda da iş dünyasına rehberlik etmeye devam edecek” dedi.