www.emsalhaber.com

Başbakan Yıldırım: "Astana barışa engel bir süreç değildir"

DÜNYA

Başbakan Binali Yıldırım, Astana sürecine ilişkin de, "Bu süreç, Cenevre’de kalıcı barışa engel bir süreç değildir. Rekabet eden süreç değildir" dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, çeşitli temaslarda bulunmak üzere geldiği Londra’da Uluslararası Stratejik Çalışma Enstitüsünde düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin Orta Doğu’daki rolüne vurgu yapan Yıldırım, "Dünya olarak içinden geçtiğimiz bu dönemde kırılganlık ve hassasiyetler karşısında doğru siyasi kararların verilmesi hayati öneme sahip. Orta Doğu dediğimiz bölge Türkiye’nin komşu olduğu, birbirinden çok farklı stratejik havzadan oluşmaktadır. Kafkaslar’ı, Karadeniz, Arap yarımadasını dahil edebiliriz. Türkiye’nin etrafındaki geniş coğrafyayı ele alıyoruz demektir. Bunun ortak unsuru Türkiye’dir, Anadolu’dur. Buradaki dinamiklerden birinci dereceden etkilenmektedir. Bu etkileşimi sadece tehditler ve fırsatlar çerçevesinde görmek eksik olur. Türkiye’nin çevresiyle etkileşimi, sorumlu olduğumuz roller penceresinden dikkate alınmalıdır. Türkiye’nin dış politikasının özü bu anlayışa dayanır. İnsani anlayışla da çevresindeki insan faktörünün en ince detaylarını ele akmaktadır. Bütün bunları yaparken Türkiye’nin her başarısının çevresini olumlu yönde etkilendiğini belirtmek isterim” dedi.

"ORTA DOĞU ÇATIŞMALARIN, KAN, GÖZYAŞININ, TERÖRÜN HAKİM OLDUĞU COĞRAYAFA DÖNÜŞTÜ"

Orta Doğu’da insani trajedinin en ön sıraya çıktığını ifade eden Başbakan Yıldırım, "Uzun yıllardır devam eden İsrail-Filistin sorunu, 2003 yılında Irak Savaşı, Suriye’deki iç savaşın etkileriyle beraber kanayan coğrafya haline gelmiştir. Orta Doğu tarih boyunca farklı medeniyet ve kültürlere miraslar bırakan medeniyet beşiğidir. Barış ve hoşgörü içerisinde bir arada yaşamanın geçmişte en güzel örneklerini sunan bölgedir. Bölgedeki kriz ortamından, otorite boşluğundan, iç savaştan beslenen terör örgütleri, komşularını değil dünyayı etkileyen belaya dönüşmektedir. Sadece sosyopolitik alanda değil, ekonomik alanda da zengin potansiyele sahip bu bölgenin dünya için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Yolsuzluk, istikrarsızlık, radikalleşme akımıyla yaşayan insanların ızdırap çektiği bölgeye dönüşmüştür. Orta Doğu çatışmaların, kan, gözyaşının, terörün hakim olduğu coğrafyaya dönüştü" diye konuştu.

"3,5 MİLYON SURİYELİ TÜRKİYE’DE MİSAFİR"

Suriye’de yaşanan iç savaşta hiçbir devletin ve örgütün Türkiye’nin üstlendiği yükten fazlasını omuzlamadığını vurgulayan Yıldırım, "Suriye’de 7 yıldır iç savaş devam ediyor. 10 milyondan fazla insanın yerinden olduğu savaşta 3,5 milyon insan Türkiye’de misafir. Ayrıca bu karışıklıktan sebep 700 bine yakın kişi öldü. Binlercesi canını kurtarmak için başka ülkelere giderken denizde öldü. Uluslararası toplum krizi çözme konusunda beklenen etkiyi gösteremedi, buhran giderek büyüdü. Bu süre zarfında krize verdiği tepkilerle insanlığın, Suriye halkının umutlarını ayakta tutan ülke var, o da Türkiye. Bir yandan halkın isteklerini anlamayan, otorite boşluğunu fırsata dönüştürerek tek taraflı gündemi terörle yürütmeye çalışan, merhem olmak bir yana ayrıştırmaya gayret gösteren yapılar görüyoruz. Terör örgütleri otorite boşluğundan istifade ediyor. Hiçbir ayrım gözetmeden yapılan saldırılardan kaçan insanları bağrımıza bastık. Hiçbir devlet, hiçbir örgüt Türkiye’nin üstlendiği yükten fazlasını omuzlamamıştır" dedi.

"ASTANA, CENEVRE’DE KALICI BARIŞA ENGEL BİR SÜREÇ DEĞİLDİR"

Astana sürecine ilişkin de konuşan Başbakan Yıldırım, "Türkiye, Suriye ve İran’ın başlattığı Astana süreci var. Bu süreçte gerilimi azaltma, ateşkesi sağlama konusunda oldukça önemli mesafe kaydedildi. Süreç, Cenevre’de kalıcı barışa engel bir süreç değildir. Rekabet eden süreç değildir. Gerek Amerika, gerek koalisyon güçlerinin daha fazla sorumluluk almaları gerekmektedir. Dikkat edilmesi gereken husus DEAŞ’la mücadeledir. Bu mücadelede başarı sağlanmıştır. Kurumsal olarak çökertilmiş, münferit hücreler olarak devam etmiştir” şeklinde konuştu.

"FIRAT KALKANI ÇERÇEVESİNDE 3 BİN 600 DEAŞ’LIYI ETKİSİZ HALE GETİRDİK"

Başbakan Yıldırım, "Dostlarımızla ayrıştığımız nokta olan Fırat Kalkanı çerçevesinde önemli iş yaptık. 3 bin 600 DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirdik. Ülkemize girmeye çalışan 50 binin üzerinde yabancı savaşçının gelişine de izin vermedik. 5 binden fazla DEAŞ mensubunu gözaltına aldık, tutuklandı" dedi.

"NE ZAMANDAN BERİ TERÖR ÖRGÜTÜNÜ YOK ETMEK İÇİN BAŞKA TERÖR ÖRGÜTÜ İLE İŞBİRLİĞİ YAPILIYOR"

Yıldırım, "ABD, bir önceki yönetimde aldığı kararla DEAŞ mücadelesini PYD/YPG unsurlarıyla beraber yaptı. NATO’da müttefik olduğumuz usulü dairesinde doğru yaklaşım olmadığını anlattık. Ne zamandan beri terör örgütünü yok etmek için başka terör örgütü ile iş birliği yapılıyor. Amerika ile böyle bir durumun olması hayal kırıklığına uğrattı. Bölgedeki olaylar bununla sınırlı değil. 2003’te Amerika Irak’a müdahale etti, ciddi anlamda kayıplar oldu. Ardından çekildi. Çekildikten sonra problemler bitmedi. Musul, Kerkük gibi önemli şehirleri DEAŞ işgal etti. Tekrar DEAŞ’le mücadele başladı derken Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) referandum kararı ortaya çıktı. IKBY’nin yaptığının yanlış olduğunu birçok ülke ikaz etti. Referandum yapıldı. Bu yanlış görüldü. Türkiye burada yapıcı davrandı" diye konuştu.

"DİN VE MEZHEP KONUSU ASLA ÜLKELERİN BİR SİYASETİ OLAMAZ"

İran’ın Orta Doğu’daki rolüne değinen Başbakan Yıldırım, "Türkiye 500 yıldır İran’la sorun yaşamamış. Din ve mezhep konusu asla ülkelerin bir siyaseti olamaz. Bu yolla ülkeler şekillendirilemez. Birbirimizin inancına saygı göstermeliyiz. Hristiyan, Sünni, Müslüman olsun, mezhep yarıştırırsak bunun sonunda üzüntü, gözyaşı, kavga var. Avrupa’daki mezhep savaşlarının büyük bedeli olduğunu, birçok insanın hayatını kaybettiğini unutmayalım. Herhangi bir inancın, mezhebin üstün olma ya da yayılması konusunda gayretleri iyi niyetli görmeyiz. Muhataplarına açıkça söylüyoruz" dedi.

(İHA)

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.